1. Dava: Sokrates’ten O. J. Simpson’a Yargılamanın Tarihi (Sadakat Kadri / Kolektif Kitap)
“Yeryüzünde hüküm verme hakkı tam olarak kime tanınmıştır?”
Uluslararası insan hakları davalarıyla tanınan avukat ve gazeteci Sadakat Kadri, Sokrates’in meşhur savunmasından engizisyona, cadı avından hayvanların yargılandığı mahkemelere, Nürnberg’den Stalin döneminin düzmece duruşmalarına, ırkçı önyargılardan savaş suçlarının yargılanmasına uzanan hattı izleyerek farklı hukuk sistemlerini ve tarihin ünlü ceza davalarını masaya yatırıyor. Alice’in harikalar diyarında çalıntı turtalar için kurulan mahkemeyi, toprağı eşelemekten yargılanan üç köstebeği ya da bir kan davasını anlatan Kuzey’in ünlü destanı Yanık Njáll’ı unutmadan, ayrıntıları ciddiye alarak, mizahı da ihmal etmeksizin yargılamanın tarihini usta bir hikâyeci diliyle aktarıyor.
Farklı dönem ve konular ekseninde ilerleyen Dava cezalandırma yöntemlerini sorgulayıp ceza davalarını takip ederken günümüze de damgasını vuran cadı avları, hukuksuz yargılamalar ve haksız kararlar üzerine yeniden düşünmeye vesile oluyor.
“Sadakat Kadri ceza davasının asırlar süren gelişimini zekâ ve mizahla örülmüş berrak bir dille takip ediyor. Etkileyici bir eser.” -The Times –
“Büyüleyici, rengârenk ve hikâyelerle dolu… Kadri’nin panoramik bakışı okura günümüzün karmaşık dünyasını anlamakta yardımcı olacak ahlaki ve siyasi kavrayışlar sunuyor. Gerçek bir başarı.” -Guardian
2. İtiraf (İskender Pala / Kapı Yayınları)
İntikam ve hırs…
İyilik veya kötülük…
Siyah ile beyaz…
Ve zıtların arasında savrulan hayatlar…
Konstantinopolis’in İstanbul’a dönüştüğü yıllar… Hıristiyan hasımlarının Büyük Kartal diye andıkları Fatih’in, şehrine âlimleri davet etmekle kıvanç duyduğu, devletini ilimle ve sanatla yükseltmenin rüyalarını gördüğü, ulemanın tamamen özgür düşünceyi savunduğu, devletin yükseldikçe yükseldiği bir dönem… Ve eşsiz şöhretlere sahip Osmanlı ulemasının arasına sızmış bir kâfir. İntikam ateşinde kavrulmuş kötülük dâhisi bir zihin. Molla Lütfi, Ali Kuşçu, Sinan Paşa, Bellini ve daha niceleri… Kurbanlar, kurbanlıklar…
İtiraf her cümlesi hayretle ve merakla okunacak bir roman.
İskender Pala’nın her zamanki yetkin kaleminden…
3. Paket (Sebastian Fitzek / Pegasus Yayınları)
Postacısı ondan evde bulamadığı komşusuna gelen bir paketi teslim almasını rica etti. Daha önce adını hiç duymadığı bir komşuydu bu. Üstelik yıllardır aynı ara sokakta oturmasına rağmen.
Kadın ise, “Bunda ne kötülük olabilir ki?” diye düşündü.
Ve böylece ölümcül bir kâbusu evine sokmuş oldu…
Genç psikiyatr Emma Stein bir otel odasında saldırıya uğradığından beri evinden çıkmayı reddediyordur. Emma, öldürmeden önce kurbanlarının saçlarını kazıdığı için basında “Berber” adıyla anılan bir psikopatın üçüncü kurbanıdır. Berber’in elinden canlı kurtulan tek kişi olan Emma bu caninin yarım bıraktığı işi tamamlamak için onun peşine düşeceğinden korkmaktadır. Kendisine saldıran kişiyi hiç görmemiş olmasına rağmen karşısına çıkan her adamın o olduğuna dair paranoyak düşünceler yakasını bırakmaz. Kendisini güvende hissettiği tek yer ise Berlin’in ücra bir semtinde bulunan ara sokaktaki evidir, ta ki bir gün postacı Emma’dan bir komşusunun paketini onun adına teslim almasını isteyene dek.
Emma yıllardır aynı sokakta yaşamasına rağmen bu komşu hiç tanımadığı biridir ve onun adına aldığı paket Emma’yı hayatının en korkunç kâbusunun içine atacaktır.
“Sebastian Fitzek uykusuz bir gece geçireceğinizi garanti ediyor.” -Donna
“Yazar, okuyucuları için delice bir hikâye, tekinsizlikler ve son sayfaya kadar devam eden çılgınca bir temposu olan bir paket hazırlamış.” -dpa
“Fitzek yanıltmacalarla dolu bir şahesere imza atmış.” -Westdeutsche Allgemeine
“Fitzek gerilim türünün ustası olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.” -Hörzu
4. Komşular ve Düşmanlar (Ian Black / Pegasus Yayınları)
Otuz yılı aşkın bir süre boyunca Ortadoğu’da Guardian için muhabirlik ve editörlük yapan Ian Black’ten, Filistin’de yaşanan savaş, işgal ve çatışmalar üzerine kapsamlı, nihai ve dengeli bir kitap.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde Kutsal Topraklar’a ilk gelen siyonistlerden başlayan yazar, çok geniş kapsamlı kaynaklardan yararlanıyor: gizliliği kalkmış belgelerden sözlü tarihe ve kendisinin yaptığı gözlemlere. Modern dünyada her iki taraf için de en kutuplaştırıcı çatışmalardan birinin kilometre taşlarını gözler önüne seriyor.
Birinci Dünya Savaşı’nın üçüncü yılında kaçınılmaz bir çatışmanın tohumları ekildi: Kudüs Valisi İzzet Paşa, İngiliz birliklerine teslim oldu ve Dışişleri Bakanı Lord Balfour “Yahudi halkı için bir anayurt” kurulmasına sıcak bakan bir bildiri yayımladı. Komşular ve Düşmanlar, 30’lardaki Arap isyanını, Nazilerin soykırımının uzun soluklu yankılarını, İsrail için bağımsızlık, Filistin için Nakba’yla sonuçlanan 1948 savaşını, Altı Gün Savaşı’nın lanetli zaferini ve Filistin’in tekrar uyanışını, birinci ve ikinci intifadayı, Oslo Anlaşmaları’nı ve diğer tüm barış görüşmelerini detaylarıyla izliyor. Elli yıl süren işgal, yerleşimler ve Batı Şeria duvarından sonra iki devletli çözüm umutlarının nasıl tükendiğini ve gelecekte bölgeyi nelerin beklediğini araştırıyor.
Tarihi ve siyasi analizi son derece okunaklı bir şekilde birleştiren Komşular ve Düşmanlar, halen Ortadoğu siyasetini ve diplomasisini domine eden bir tarihin en derin gerçeklerini korkusuzca açıklıyor.
2017 Ylın Kitabı: Economist, Sunday Times, Financal Times ve Guardian
“Dünyadaki en çetin ve karmaşık çatışmalardan biri hakkında keskin görüşünü mutlak tarafsızlığıyla birleştiren sıra dışı bir kitap. Black Filistinlilerin ve İsraillilerin seslerini eşit şekilde yakalayabilmiş ve liderlerini eşit şekilde sorumlu tutuyor. İnanılmaz bir başarı.” -Prof. Dr. Eugene Rogan, Araplar kitabının yazarı
“Yıllarca İsrail ve Filistin’de gazetecilik yapan Ian Black, deneyimlerinden de faydalanarak Filistin’deki yüz yılı aşan çatışmayı anlatıyor. Bu çatışmanın neden hâlâ devam ettiğinin ve edeceğinin adaletli bir anlatısı.” -Prof. Dr. Rashid Khalidi, Columbia Üniversitesi
“Sürükleyici bir kitap… Can alıcı detaylarla dolu ve bir solukta okunuyor. Bölgede yaşanan olaylara odaklanmış. Barış görüşmelerinin sonuçsuz çıkmasının bütün sorumluluğunun Filistinlilerde olduğu görüşünü yerle bir ediyor.” -New York Times (Editörün Seçimi)
“Bir gün İsrailli ve Filistinli tarihçiler, birbirine zıt söylemler içindeki tarih anlatılarını birleştirmeye karar verseler, Ian Black’in kitabının bu görevi gerçekleştirdiğini fark edecektirler. Bu muhteşem eser bize yine de iyimser bir bakış açısı sunuyor çünkü bir orta yol olduğunu gösteriyor.” -Dr. Meron Benvenisti
“Kapsayıcı ve nefes kesici… Hem İsrailli hem de Filistinli tarihçilerin övgülerine mazhar olmuş, çığır açıcı bir kitap.” -The Times
“Detaylıca araştırılmış, müthiş okunaklı bir kitap. Konu hakkında kapsamlı bilgi sahibi olanlar bile yeni bilgiler öğrenebilir.” -Raja Shehadeh
“Hem tarihî olarak kapsayıcı hem de inanılmaz detaylı. Herkese karşı adaletli bir biçimde yaklaşıyor ve sosyal, ekonomik ve siyasi güçleri analiz ediyor. Filistin ve İsrail’deki Arapların ve Yahudilerin tarihini anlatan bu kitap bu konuyla ilgilenen herkesin ilk önce okuması gereken eser.” -Nathan Thrall
“Taraflı ‘anlatıların’ olağan olduğu bir konuda, ne kadar acı ve elem verici olsa bile tarihî gerçekleri anlatan bir kitapla karşılaşmak çok ferahlatıcı. Çatışmanın makul bir şekilde çözümlenebileceğini uman herkesin ayılması için bu kitabı okuması gerekir.” -Prof. Dr. Sari Nuseybe
“Filistin-İsrail çatışmasının uzun bir geçmişi vardır… Bu karmaşık çatışmayı anlamak isteyen okuyucuların imdadına Black’in kitabı yetişiyor… Siyasi diyaloğun da ötesine geçerek Yahudilerin ve Arapların gündelik hayatlarını da araştırıyor. Bu bitmeyen kavganın karmaşık noktalarını çözmek isteyen herkes için paha biçilmez bir eser.” -Library Journal
“Mükemmel… Dünyanın en çetin ve yıkıcı siyasi karmaşasının, detaylı ve hakkaniyetli tarihi.” -Sunday Times (Yılın Kitabı)
“Muhteşem… Ian Black, dünyanın en yakından izlenen çatışmalarından birine taze bir perspektif sunuyor, karmaşık noktalarına netlik kazandırıyor.” -Observer
“Sürükleyici… Zengin detaylara sahip ve ince eleyip sık dokuyarak yazılmış bir kitap olduğu için dikkatlice okunmalı… Sabit fikirli insanlara meydan okuyor… Yoğun araştırmalar ve iç görüyle hazırlanmış bir kitap.” -Spectator
“Filistin ve İsrail’in tarihini anlatan harika bir kitap… Berraklığı ve dengesi sayesinde Black’in kitabı en üste çıkıyor.” -Economist
“Black bu kitabında Siyonizm ile Filistin milliyetçiliğinin daha en başından beri uyumlu olmadığını ve barışın her zamanki kadar uzak olduğunu söylüyor.” -New York Times Book Review
“Filistin’deki ‘yüzyıl savaşları’ birçok kitaba konu oldu; Ian Black bu alandaki en iyi ve güncel kitaplardan birini yazmış. Komşular ve Düşmanlar, bu inanılmaz karmaşık ve trajik çatışmayı net bir şekilde anlatırken, Filistinlilerin ve Yahudilerin kendi açılarından nasıl baktıklarını da inceliyor.” -Tom Segev
“1917’den günümüze Filistin-İsrail çatışmasının detaylı ve tarafsız bir çalışması olan bu eser, günümüzdeki barış sürecinin içinde bulunduğu çıkmazın kalbindeki nefreti ve şiddeti gösteriyor.” -Jeremy Greenstock
“Komşular ve Düşmanlar, inanılmaz bir araştırma sonucunda hazırlanmış; üslubu akıcı ve sürükleyici; ve konusu çok ağır olsa da kendimi birden kitabın sonunda buldum. Durumun gerçek bir tahlilini yapan mükemmel bir eser.” -Fida Jiryis
“Balfour Deklarasyonu’nun yüzüncü yıl dönümünde hazırlanmış dirayetli ve adaletli bir araştırma. Tanıdık bir hikâye ama Black yeni nesil için çok da açık ve sürükleyici bir biçimde anlatmış.” -Kirkus Reviews
“Filistin-İsrail çatışmasının kapsayıcı, yeni bir tarihi… Kutsal Topraklar’da son yüzyılda yaşananları anbean anlatan, çatışmanın her iki tarafını da dinleyen detaylı bir kitap.” -Irish Times
5. Kim Olduğumu Bilmiyorsunuz (İmran Mahmood / İndigo Kitap)
“Mükemmel kurgulanmış cüretkâr bir kitap, hipnotize edici bir etki, özgün bir ses ve biz okuyuculardan cevap bekleyen sorular…” -Lee Child
Doğru ve yanlış arasında bir seçim yapmak son derece kolaydır, öyle değil mi?
İkna edici gerçekleri duyana kadar bekleyin…
İsimsiz bir zanlı cinayetle suçlanıyor. Genç adam kapanış konuşmasından hemen önce, bazı gerçekleri davaya dahil etmek istemeyen avukatını kovuyor ve savunmasını kendi yapmaya karar veriyor.
Bazen gerçekler, açıklaması ve inanması zor olabilir. Fakat genç adamın tek bir isteği var: Ömür boyu hapis yatacaksa da, en azından gerçekler bütün çıplaklığıyla ortaya çıksın.
Aleyhinde tam sekiz delil var. Her birini teker teker ele alıyor. Kaderi bizim elimizde. Biz, okuyucular —jüri üyeleri— hikâyenin sonuna kadar sakin olmalı, önyargılı davranmamalıyız. Savunması kafalarda birçok soru işareti yaratıyor… Fakat konuşmasının sonuna geldiğinde artık tek bir şeyin önemi kalıyor:
Bu cinayeti gerçekten işledi mi?
6. DNA (Yrsa Sigurdardottir / Koridor Yayıncılık)
Monoton bir hayat süren otuzlu yaşlardaki Elísa bir gün kendi evinde akıl almaz bir biçimde öldürülür ve olayın tek tanığı o geceden sonra hiç konuşmayan yedi yaşındaki kızıdır. Çok geçmeden aynı yöntemle işlenen bir başka cinayeti soruşturan Dedektif Huldar’a göre katilin zihnini çözebilecek ve arkasında neden şifreli mesajlar, anlamsız sayılar ve olasılık hesapları bıraktığını söyleyebilecek tek kişi bu kızdır.
Huldar ve ona yardım eden travma uzmanı psikolog Freyja, küçük bir kızın karanlık hikayesindeki bilinmeyenleri araştırırken şehrin diğer ucunda amatör bir radyo programcısı ölümcül bir paranoyayla karşı karşıyadır: Aldığı gizemli mesajlar onu korkunç bir caninin peşinde av mı yapacaktır avcı mı?
7. Yakasında Bir Çiçek Gibi İntiharı ile Birlikte Gezen Bir Adamı Durdurun Durdurabilirseniz (Jacques Rigaut / Kırmızı Kedi Yayınevi)
“Yakasında bir çiçek gibi intiharı ile birlikte gezen bir adam.” Jacques Rigaut’yu kendisinden daha iyi kim tarif edebilirdi ki! Kısa ömründe sürekli ölümü, intiharı düşünmüş, kendi deyimiyle intiharı meslek edinmiş, sonunda da bunu gerçekleştirmişken, ondan başka kim yaşamı bu denli ciddiye alabilirdi ki!
“Ne gerçekleştirmişsem, ister uyuşuk ister atik, hiçbir şey görmüyorum ki bunlar arasından muhakkak farklı olabilirdi densin, benden olup da kaderciliğe sürüklenmek suretiyle gerçek kişiliğimi gözler önüne sersin. Hep başka türlü davranarak da yine aynı kalabilirdim. Beni en iyi yansıtan kararsızlığımdır kuşkusuz.”
8. Ben Bir Kediyim (Natsume Soseki / Ötüken Neşriyat)
“Ben Bir Kediyim, Adım Henüz Yok”
Japon edebiyatının en özgün ve unutulmaz eserlerinden biri Ben Bir Kediyim… Alegorilerle dolu ve zevkle okunabilecek bu eser, tüm vaktini insanları gözlemekle geçiren bir kedinin öyküsü. Ortaokul öğretmeni, Budist rahip, sanatçı, bilim adamı, iş adamı gibi tiplemeleri ince bir alayla bezenmiş sivri ve zekâ dolu bu kedinin diliyle işleyen Natsume Sōseki, kullandığı özgün bakış açısı ile Çin felsefesi eğitimini de harmanlayarak Meiji dönemi Japonyası’nın toplumsal durumunu yansıtıyor.
Kendisini kedilerden çok insanlara daha yakın hisseden bu isimsiz kedimiz, evinde kaldığı ortaokul öğretmeni ve bu öğretmenin evine gelip giden yakın arkadaşlarını alaylı bir dille incelerken, modernleşen Japon toplumunun tartıştığı gündelik konulara değinmeyi de ihmal etmiyor. Bağlarından kopmayan, aynı zamanda da hayranlık duygusundan uzak bir şekilde Batılılaşan toplumun sıradan insanlarını, sivri dilli bir kediden dinlemek sıradışı bir deneyim olacaktır. Üstelik daha önce hiç fare bile yakalamamış bir kediden.
Natsume Kin’nosuke adıyla doğan yazar (1867-1916), eserlerini Sōseki mahlasıyla yazdı. Japonya’da aldığı Çin edebiyatı ve felsefesi eğitimini müteakiben İngiltere’ye gidip Batı edebiyatına da hâkim olduktan sonra Japon edebiyatının en usta yazarlarından biri haline geldi. Tokyo’da 1916 yılında hayatını kaybedene dek Kokoro, Botchan, Mon gibi pek çok önemli esere imza attı. Ben Bir Kediyim’i Samet Atik’in Japonca aslından gerçekleştirdiği çevirisiyle sunuyoruz.
9. Turnalar Vurulduğu Zaman (Başar Dermenci / Zebra Yayınları)
“Gece bir katran kadar karaydı. Ay iki buluta sarınarak kapamıştı gözlerini. Hayvanlar açılan ahır kapılarından
korkuyla kaçışıyorlardı. Köpekler etrafı yakıp yıkan yabancılara bir iki kez havladıktan sonra ateşten korkarak kaçıyorlardı. Kuşlar korkudan şakımalarını bırakmış bu vahşetten kaçmak için kanat çırpıyorlardı. Ağaçlar eğdikleri boyunlarını hâlâ kaldırmamıştı. Siyah dumanlar gökyüzünü doldururken öfkeli haykırışlar ve okkalı küfürler yankılanıyordu dumanlı gökyüzünde. Çiftliğin sembolü köşk iki üç kendini bilmezin attığı meşaleyle tutuşmuş cayır cayır yanıyordu. Köşkün pencerelerinden çıkan alevler köşke tecavüzlerinin ilanını yapıyordu. Ahşap köşk daha fazla dayanamayarak
çökecek ve bütün çiftliği kalın bir toz bulutuyla örtecekti adeta bu acımasızlıkları örtmek istercesine.”
10. Kadın Düşmanlığı Üstüne Küçük Öyküler (Patricia Highsmith / Can Yayınları)
Psikolojik gerilimin ustası Patricia Highsmith, bu kez bizi bir kadın düşmanının zihninde yolculuğa çıkarıyor. “Kusursuz küçükhanım”dan “kadın romancı”ya, “dansçı”dan “koket”e, bu koleksiyonun parçası olan on yedi kadının her biri kendilerine biçilen basmakalıp rollere karşı koyuyor ve bu boğucu dünyayı yıkmak adına hem kendilerini hem de çevrelerindeki erkekleri felakete sürüklemekten çekinmiyor.
Highsmith, sıradan olduğunu düşündüğümüz hayatların gizlediği acayiplikleri ve vahşilikleri bu kez bir fabl yazarının yalın ama ironi dolu diliyle anlatıyor. The Guardian eleştirmeninin de söylediği gibi: “Bu kitabın amacı kadın düşmanlarına bir ders vermek değildir, tam tersine bir kadın düşmanına doğum günü armağanı olarak verilebilecek nitelikte bir gerilim yapıtıdır.”
11. Diğer Yarısı Fotoğrafçının Elkitabı (Erhan Sunar / Alakarga Yayınları)
Bu bir yolculuğun başlangıcı olsaydı, diyorsun, hatırladığım kadar, en azından biraz unutabilseydim: Yolu hissediyor, sezgilerinle bir an baş başa kalıyorsun, kendi içsel sesinle baş başa.
Diyarbakır’ın acıyla kaynaşmış kalabalığı, Suriçi’nin labirent sokakları, kente turneye gelen bir tiyatro, sahnede ölüm ve genç fotoğrafçı Fikret… Son dönem edebiyatımızın dikkat çeken adlarından Erhan Sunar bu kez bir fotoğrafçının objektifinden bakıyor; kusursuz bir dil, yetkinleşmiş bir anlatımla.
Merhabalar 😇
İzninizle, sadeleşme üzerine kitap önerilerinden oluşan blog yazımı sizlerle paylaşmak isterim: https://www.tarz2.com/sadelesme-uzerine-kitap-tavsiyeleri 💙
Keyifli okumalar dilerim. 💙