İkinci romanı Yuva’yı okuruyla buluşturan yazar ve KaplumbaA Kitap kurucusu Alsem Charles Roidi ile romanı, yazarlık ve yayınevi üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yuva’nın hikâyesi nedir?
Bu soruyu Barış Özgür’ün kitap için yazdığı arka kapak yazısı cevaplıyor aslında:
“Buradan başladıysanız, ne yazarsam yazayım ıskalamış olacağım. Burada buluştuysak, hiçbir şey yazmasam bile fazla kaçacak. Okumadan öncesi veya okuduktan sonrası yok bu kitabın. Alsem Roidi’nin kendisi için bile böyle bu durum. Ne bir eksik ne bir fazla. Yalnızca okunurken ve okundukça var. Herkesin yaşarkenve yaşadıkça başına geldiği gibi. Ağyarını mani, der eskiler. Ağyarını mani efradını cami, kendine bir yuva.”
Yuva’nın yazım süreci size ne kazandırdı?
Hâlâ kullandığım günde bir word sayfası yazma kuralını bana Yuva öğretti. Benim için en büyük kazanım ve anı budur.
Yazarken nasıl bir Alsem var masa başında? Yazma rutininiz nedir?
Romanın başladığını hissediyorum önce, tam kelimeye dökemediğim bir “başladı” hissim var. Bu bir asabiyet yapıyor. Kafamda evirip çevirip yürüyorum. Arkadaşlarıma roman fikrini anlatıyorum. Yazmak dışında bir çarem kalmayınca masaya oturuyorum. Romanın isminde veya ‘’Beşinci Roman Müsvedde’’ gibi bir dosya açıp tabiri caizse şöyle olursa böyle olur, şu karakter şöyle biridir, gibi hararetle yazıyorum. Sonra elimde başlamak için birkaç malzeme oluyor. Karakteri konuşturmaya çalışıyorum aynı dosya içinde. Karakterin ortaya çıkmaya başladığı zaman ilk sahneyi yazmaya oturuyorum. Çalıştığım her gün bir word sayfası yazmadan uyumuyorum. Gerçi çalışmaya erken oturduğum için 3-5 arası yazma safhası biter. 10 ila 5 arası çalışıyorum diyebilirim.
Pandemi süreci yazım dünyanızı nasıl etkiledi Alsem Bey?
Eskiden kütüphanelere gider yazardım, ağırlıklı olarak çok istifade ettiğim Salt Galata’ya. Şimdi ise Kolektif House Şişhane’de çalışıyorum. Değişiklik olarak şu söylenebilir: Salt bünyesinde ve kütüphanesinde çalışan arkadaşlarım var ve daha sosyal oluyordum haliyle. Ama Kolektif’e de Burak Çevik ve Selman Nacar’la birlikte üye olduk. Daha dar bir sosyal ortamda çalıştım ama yakın arkadaşlarımla birlikte olduğum için hiç de sıkıntı çekmedim.
Aykut nasıl bir karakter? Bize biraz onu anlatır mısınız?
Hmm. Bu sorunun cevabı romanı okumayı biraz manasız kılıyor. Yine de şöyle denebilir; korkak, fırlama ve çıkarcı biri. Yalnız, acılı ve ürkmüş de.
Yuva’nın hikâyesi Beyoğlu’nda geçiyor. Beyoğlu’nda sizi en çok etkileyen mekân neresi?
Genel olarak Beyoğlu’na gelmeyi çok severim. Bir sene kadar Tophane’de oturdum. Geri kalan zamanda Beşiktaş ağırlıklı olmak üzere Şişli’de kaldım. Esnafından sokaktaki dilencisine kadar selamlaşıyoruz. Yirmi yıllık turistiyim, diyebilirim.
Okuduğunuz ve sizi en çok etkileyen o kitap hangisiydi?
Aylak Adam’dır, çünkü ana karakter yazıyı bıraktığı için yazıyı bırakmaktan korktum. Sonra Hamsun’un Açlık kitabıdır, kitapların tesirini tok karnına açlık hissetmemle anladım. Suç ve Ceza’dır bir de. Edebiyatın kudretini hissettirdi bana. Don Quijote’u da saymalıyım. O kitapla da sevgim arttı kitaplara.
KaplumbaA Kitap’ın kurucususunuz. Bize yayınevinin misyonundan söz eder misiniz?
İtinayla yazılmış kurmacalar, dersine çok iyi çalışan ve meramını hikâye ile anlatan kurgu dışılar ve kendi seslerinin peşindeki şairleri yayınlayan butik bir yayıneviyiz.