Sedat Palut
Twitter: @sedatpalut
Doktorluk zor zanaat… Bir insanın hayatının akışı, saniyelerini avuçlarının arasında bulundurmak… Siz, ameliyathanede hasta ile zamanın farklı boyutlarını taşırken, dışarıda hasta yakınlarının an’ları yaşamasını düşünmek…
Doktorlar, pek anılarını yazmaz. Hep merak etmişimdir. Hastanenin en soğuk odalarında hastalarının yaşam mücadelelerine ortak olurken, onları yaşama döndürmeye çalışırken neler düşündüklerini… Bu merakımı gideren bir kitap yayımlandı. “Asla Pes Etme! Bir kalp cerrahının ameliyat masasından yaşam ve ölüme dair öyküler.” Kitap, Hep Kitap logosuyla raflarda yerini aldı. Kitabın yazarı Profesör, Stephen Westaby. Yazar, İngiliz kap cerrahı. Uzun yıllar Oxford’daki John Radcliffe Hastanesi’nde görev yapmış.
Yazar, kalp ile ilgili şu düşünceleri paylaşarak okuruna selam veriyor. “Kalbi izlemeyi, onu durdurmayı, onarmayı ve tekrar çalıştırmayı seviyordum, tıpkı kaputun altındaki motoru kurcalayan bir tamirci gibi. Nihayet nasıl çalıştığını anladığımda gerisi kendiliğinden geldi. Ne de olsa gençlik yıllarımda bir sanatçıydım. Sadece tuval üzerindeki fırçadan insan üzerindeki neştere geçiş yaptım. İşten ziyade bir hobi, görevden ziyade bir zevkti, sadece iyi olduğum bir şeydi, o kadar.”
Yazar, iyi olduğu ve sahip olduğu yeteneğinin farkında olarak hayatına böyle bir yol çizmesi ve mesleğinde başarılı olması, sanırım bu satırlardaki özgüvenin izdüşümü. Doktorumuz, dedesini kalp yetmezliğinde, anneannesini ise nefes darlığından kaybetmiş ve üniversite öncesi hastanede çalışmış. Bu durum onun meslek seçiminde etkili olmuş.
Yazarın hayatı ilginç ve doktorla hasta arasındaki ilişki boyutunu kitapta anılarından yola çıkarak anlatmış. 1966’da on sekiz yaşındayken Tıp fakültesinde öğrenciyken çarpan bir kalp görmek heyecanı ile kalp ameliyatının yapıldığı bölüme giriyor. Westaby 1960’larda kalp cerrahisin heyecanlı bir alan olduğunu ama bu alanda eğitim almış doktor sayısının az olduğunu belirtiyor. Ameliyathanede atan kalbi gördükten sonra heyecanlanıyor doktorumuz. Kurtarılma oranı az olan bir hastayı izliyor camlı bölmeden ve gözlerinin önünde kalp, bir balon gibi patlıyor. Yazar, burada naif üslubuyla hasta yatan kişinin sonsuz ölüm halinde duygulardan uzaklaştığını aşk ve nefretten kurtulduğuna değiniyor. Ardından hemşirelerinin klişe cümleleri arasında hayatın kayboluşu…
“Bebeğine ne olacak?”
“Evlatlık verilir herhalde. Evli değildi. Ailesi hava saldırında ölmüş.”
“Nerede yaşıyormuş?”
İnsanın hayatına dair meraklı cümleler, sorular sivilken hemşirenin nasıl cebindeyse, bir ölünün arkasında hastanenin soğuk koridorlarına da öyle yansıyor. Değişmiyor.
Westaby, hemşirelerin bu, alışkanlığa dönüşmüş soğukkanlı cümlelerini duymasının ardından şunları söylüyor. “Saat 18:30 civarıydı ve benim caddenin aşağısındaki barda rugby takımına kızmam gerekiyordu.”
Yazarımız hastane koridorlarında yürürken, hemşirelerin cenazeyi morga götürdüğünü, bunu da yaparken cenazenin kafasının sağa sola çarparak rahatsız edici sesler çıkardığını söylüyor. İşte burada tartışmaya açık bir cümle kuruyor: “Asla hasta ile bağ kurma!”
Bir doktorun hastayı normal bir insan olarak görmesi ne kadar mümkün? Ya da bir doktorun hastanın sadece sorunlarına odaklanması ne kadar insani bir durum?
Yazar kitabında yaşadığı öyküleri bu eksende yazmış. Yazar, kitabın içindeki tıbbi terimleri açıklamak için, kitabın sonunda ufak bir sözlük eklemiş. Asla Pes Etme, önemli bir kalp cerrahisinin başarılı yaşamını, hastane koridorlarında, ameliyat masasındaki an’ların heyecanını yaşamak ve okumak isteyenlere tavsiye edebileceğim bir kitap.