Ülkemizde edebiyat söz konusu olduğunda oldukça tutucu olduğumuz bir gerçek. Farklı yazarları, farklı ülkelerin edebiyatlarını deneme noktasında hiç de cesur değiliz ki; geçen yıl bir dijital platformun paylaştığı verilerde Türkiye’de en çok Stefan Zweig’in kitaplarının okunduğu görülüyordu. Zaten pek çok yayıncımız da –belki biraz da mecburiyetten- Zweig gibi yazarlara ağırlık vermeye devam ediyor. Ancak kimi yayınevleri var ki bu noktada alışılmışın dışında duruyorlar. Bunlardan biri de Yeni İnsan Yayınevi. Aslında ekoloji üzerine yayınları bizlerle buluşturan Yeni İnsan Yayınevi, bu yıl edebiyat serisinde öyle değerli bir romanı bizlerle buluşturdu ki, kesinlikle görmezden gelinmemesi gerekiyor. Bu kitap Kálmán Mikszáth’ın Aziz Petrus’un Şemsiyesi. Macaristan Dış Ticaret ve Dışişleri Bakanlığı ile Balassi Enstitüsü’nün desteğiyle yayımlanan Mikszáth’ın bu romanı bir yandan döneminin sosyal yaşantısına ışık tutarken, diğer yandan ise anlatımındaki mizahi dille okura keyifli bir okuma deneyimi yaşatıyor.
Tıpkı sinemada olduğu gibi edebiyatta da Amerikan etkilerinin yaşandığı günümüzde Avrupa’nın yaylası Macaristan’dan, yeni bir eser olmamakla birlikte Mikszáth’ın romanını Türkçe okuyabilmek gerçekten çok değerli. Kálmán Mikszáth şahsına münhasır bir anlatıcıdır ve onun anlatımının bizde bıraktığı etki sıradanlıktan oldukça uzaktır. Aziz Petrus’un Şemsiyesi romanı hem konu bakımından hem de bu konunun işlenişi bakımından Mikszáth’ın kaleminin gücünün açık bir göstergesidir. Romanda haliyle tüm insani duygular yer alsa da Kálmán Mikszáth’ın anlatımı olayları eğlenceli kılmaktadır. Hatta bir adım öteye giderek Mikszáth için mizahı yönü en güçlü yazarlardan biri demek yanlış olmayacaktır. Burada bahsi geçen yavan ve basit bir mizahın çok ötesindedir.
Macar edebiyatının gelmiş geçmiş en değerli kalemlerinden biri olan Mikszáth, Aziz Petrus’un Şemsiyesi romanında bir sıradanlıktan yola çıkarak sıra dışı olana doğru bizleri sürüklerken, döneminin Macaristan’ına da ışık tutmaktadır. Romanında ülkesinde her kesimden insana yer veren ve böylece kültürel mozaiği de en güzel şekilde gözler önüne seren Mikszáth, ağırlığı ise köylülere verir. Glogova üzerinden köylülerin ve yoksul kesimden insanların hayatlarını anlatan Mikszáth, diğer yandan Besztercze üzerinden kentlilerin yaşayışlarını ve hırslarını yansıtır. Glogovalılar masumane halleri ve düşündüklerini doğrudan dile getirirken, diğer yandan hurafelere de inanmaya meyillidirler. Besztercze’de ise durum bu kadar sıradan değildir. Olaylar dilden dile dolanır, büyür, dallanıp budaklanır ve sonunda içinden çıkılamaz bir hale gelir. Gregoricsler gibilerin hırsları ve sahip olma arzuları her şeyin önündedir. Ancak herkesin iyi ya da herkesin kötü olması gibi bir durum tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi Kálmán Mikszáth’ın romanında da yoktur. Gyuri Wibra böyledir mesela. Aslında hırsları diğerlerine göre daha zayıftır ancak Glogova’da bundan da arınır. Çünkü hayatta her şey sahip olmaktan ibaret değildir.
“Lakin haydutlar gelmedi, belki yoktular bile. Burası pek yoksul bir memleket. Burada bir şeyi çalınacak, elinden alınacak kimse yok. Burada haydutlar bile yetişmez.”
Aziz Petrus’un Şemsiyesi romanını okuduğunuzda olayların bu coğrafyada geçtiğini düşünün. Muhtemelen pek bir fark bulamayacaksınız.
Ve bir tavsiye daha; bu romanı yüksek sesle okuyun. O zaman Kálmán Mikszáth’ın anlatımının gücünü daha iyi anlayacaksınız.
Son olarak ise özgün yayınlara yüzünüzü dönün ki, iyi eserler okumaya devam edebilelim.
Arka kapaktan:
Aziz Petrus’un Şemsiyesi, bir mucize ile başlıyor. İşte tam o anda okur kendini sırtına yediği bir tekme ile uçaktan atılmış ve paraşütü yeni açılmış gibi hissediyor. Hikaye büyük bir ustalıkla devam ettikçe, okur da paraşütü ile gökyüzünün değişik renkleri arasından süzülerek inmeye başlıyor. Belli ki okurun ayakları yere basacak ve bütün bu mucize düşüncesinin halk arasında yaygın herhangi bir batıl inançtan farklı olmadığı anlaşılacak. Tam bunu anladığınız sırada bu kez aman ayaklarım yere basmasın, ne olur bu roman bitmesin diye düşünmeye başlayacaksınız. Belki daha yavaş okuyacak ve hatta sadece kitap bitmesin diye kısa ve anlamsız aralar vereceksiniz.
Edebiyatın bu büyülü dünyasına okuru ancak ustalar sokar. Kalman Mikszath böylesine bir üstat, siz de hemen ilk bölüm biterken, ona hakkını teslim edeceksiniz.