Ayrıntı Yayınları erkek egemen tarih yazımına alternatif çarpıcı ve zihin açıcı kitaplar olan Élise Thiébaut’un Bu Benim Kanım, Stanley B. Alpern’in Afrikalı Amazonlar ve Assata Shakur’un Assata: Bir Otobiyografi’sini okurlarla buluşturuyor.
Bu Benim Kanım (Élise Thiébaut)
Ayında olmak, renkli olmak, gelinciklenmek veya külotundaki Kızıl Ordu… Onu hangi biçimde isimlendirirsek isimlendirelim kadınlar için her ay (ölmeksizin!) bir miktar kan kaybetmeye neden olan bu doğal olgu, bütün toplumlarda tabu olarak kalmayı sürdürüyor. Élise Thiébaut bu adaletsizliği ortadan kaldırmak için bizi, âdet kanının ardındaki gizli gerçekleri belgeli, öğretici aynı zamanda mizah yüklü bir biçimde keşfetmeye davet ediyor. Kamikaze oositin ve mayonezin gizemini, dönemsel koruma ürünlerinin şaşırtıcı hikâyesini (tehlikelerini olduğu kadar cazibesini de) ve kimi zaman dinlerin âdet kanını kullanarak gerçekleştirdiği ilginç gelenekleri kişisel hikâyesinden hareketle keşfetmemizi sağlıyor. Ayrıca son bilimsel gelişmelere göre yeni gençlik veya ölümsüzlük iksiri olabilecek bu sıvı hakkında diğer birçok şeyi…
Öyleyse, âdetleri değiştirme zamanı gelmedi mi?
Menstrüel devrim, ne olursa olsun, yaşanmaya devam ediyor. Ve büyük ihtimalle bu, hem kanlı hem de barışçıl ilk devrim olacak.
Afrikalı Amazonlar (Stanley B. Alpern)
Antik çağların fantezileştirilmiş amazonları ile Dahomey’in gerçek amazonlarının ortak özellikleri oldukça fazlaydı. Her ikisinde de kız çocukları küçük yaşlardan itibaren savaşmayı, silah tutmayı, güçlü, hızlı ve dayanıklı olmayı ve acıyla baş etmeyi öğreniyorlardı. Avcılık, dans ve enstrümantal müzik bu kız çocuklarının yeteneklerinden sadece bazılarıydı. Hayattaki asıl amaçları savaşmaktı. Savaşmayı arzuluyor, kan dondurucu çığlıklarla savaşa koşuyor, savaştan zevk alıyor, öfke ve yüreklilikle savaşıyorlardı. Korkuya bağışıklık kazandıkları aşikârdı. Zafer kazanınca ise acımasız oluyorlardı. Komşularına korku salıyorlardı. Erkekler onları, saygın ve amansız düşmanları olarak görüyorlardı.
Titiz bir arşiv araştırmasıyla hazırlanan Afrikalı Amazonlar, dünya savaş tarihinde kadınlar hakkında yazılan en kapsamlı ve güvenilir çalışma olma özelliğini de taşıyor. Stanley B. Alpern’in eşsiz araştırması, köleliğe karşı çıkan bu zorlu kadın savaşçıların sömürgecilik tarihindeki yerlerine ışık tutuyor. Bir mitten öteye geçemeyen Amazonlar’ın vücut bulmuş hali olan Dahomey’in kadın savaşçıları, erkek egemen dünyanın kıtalarından biri olan Afrika’da ataerkil geleneğin ezberini bozuyor. Bu kapsamlı çalışmada devletin kökenlerinden 1892 yılındaki Fransa yenilgisine kadar Dahomey Amazonları’nın tarihi gözler önüne seriliyor: Kadınların ne yedikleri, nasıl işe alındıkları, nasıl eğitildikleri ve savaşın olmadığı dönemlerde neler yaptıkları hakkında görsel ve yazınsal belgeler sunuluyor. Erkek egemen tarih yazımına alternatif çarpıcı ve zihin açıcı bir tarih kitabı…
Assata: Bir Otobiyografi (Assata Shakur)
“Siyah erkek kardeşlerim, siyah kız kardeşlerim: Adım Assata Shakur, köle ismim JoAnne Chesimard. Ben bir siyah devrimciyim. Bu da şu demek: Ben kadınlarımıza tecavüz eden, erkeklerimizi hadım eden, bebeklerimizin karnını aç bırakan bütün güçlere savaş açtım.
Varlıklarını yoksulluğumuzla büyüten zenginlere, yüzlerimize gülerek bize yalan söyleyen siyasetçilere, onları ve mülkiyetlerini koruyan tüm kalpsiz robotlara karşı savaş açtım.
Ben siyah bir devrimciyim ve bu yüzden de Amerika’nın gücünün yetebildiği bütün öfkenin, nefretin ve iftiranın kurbanıyım. Amerika, diğer tüm siyah devrimcilere yaptığı gibi beni de linç etmeye çalışıyor.”
Assata Shakur kendisini bir 21. yüzyıl kölesi olarak tanımlıyor. Bağımsızlık arzusuna ket vurulamayan bu özgür ruh, Amerikan adalet sisteminin önüne çıkardığı tüm engelleri büyük bir güçle aşıyor. Aktif mücadelesini 60’lı ve 70’li yıllarda vermiş olmasına karşın, 2013 yılında FBI’ın En Çok Aranan Teröristler listesine girerek tarihte bu listede adı geçen ilk kadın olan Assata, hayat hikâyesinde de tarihte durduğu yerin ve savunduğu temellerin zamansız olduğunu gösteriyor:
… New Jersey tarihinde gözaltında ya da tutuklu hiçbir kadın, devamlı bir şekilde erkekler cezaevine konulmamış, en mahrem anları dahil yirmi dört saat gözetlenmemiş; hiçbir kadın, tutuklu kaldığı yıllar boyu entelektüel destekten, uygun tıbbi yardımdan, fiziksel egzersizden ve diğer kadınların refakatinden böylesine bilfiil mahrum bırakılmamıştır. Şahsına özel barbarca muameleyle ilgili dava üzerine dava açtık. Fakat başarı oranımız düşüktü. Hikâyesini okudukça lütfen söz konusu koşulların bu onurlu ve duyarlı kadının üzerinde yaratacağı etkiyi hayal etmeye çalışın. …
İnsanlık değerlerini böylesine içselleştirebilmiş bir kadının, dünyanın en büyük ülkelerinden birinde azılı bir terörist olarak aranmasındaki çelişki, alışageldiğimiz gerçeklere ve algı biçimlerimize tekrar dönüp bakmaya zorluyor bizleri. Devletin ve medyanın bir “ibret vakası” haline getirmeye çalıştığı Assata, onurlu duruşuyla, 37 yıldır siyasi mülteci olarak yaşadığı Küba’dan hâlâ bize seslenmeye devam ediyor.