Hidayet Karakuş’un Atasözlerine Öyküler, Aşkın Güngör’ün Baba Savaş Ne Demek, Serhan Asker’in Efsane Değil İnsanım, Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda, Afşar Çelik’in Adayımızsın Hayrettin, Selami Genli’nin Ben Kimim? – Tımarhane II, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Efsuncu Baba ve Şık, Namık Kemal’in İntibah, Jack London’un Martin Eden, Eşref Karadağ’ın Torbadaki Maksim Gorki ile Stefan Zweig’in Yakıcı Sır kitapları Bilgi Yayınevi’nden okurlarla buluşuyor.
Atasözlerine Öyküler (Hidayet Karakuş)
Atasözlerine öyküler yazarken hem eski kaynaklardan uygun öyküler derledim, hem kendi gözlemlerimden çıkardığım olayları atasözlerine göre öyküleştirdim. Atasözlerinin çok eski zamanlardan süzülüp gelen yargılar olduğu bilindiği için de çağcıl olayları onların çıkış öyküsü olarak pek değerlendirmedim. Kimi güncel olayları öyküleştirirken de eskiden olmuş gibi yazdım. Bu nedenle de kitabın adına ATASÖZLERİNE ÖYKÜLER demeyi doğru buldum.
Atasözlerimizi yakından tanıyanlar, Türkçemizin ne denli zengin olduğunu, dilimizin anlam inceliklerini görecek, tadına doyulmaz güzelliğini de tadacaklardır. Genç okurlarımız da atasözlerinin dilimiz içinde ne kadar önemli bir yer tuttuğunu, değerli yaşamsal deneyimleri aktardıklarını kavrayacaklardır umarım.
Baba, Savaş Ne Demek? (Aşkın Güngör)
Barışa koşmak için savaşın yıkıcılığını görmek gerekebilir.
Aşkın Güngör, Baba, Savaş Ne Demek? adlı kitabında bunu başarmaya çalışıyor.
Babasının gözlerinde hem sevgi denen kanatlı kediyi hem de savaş denen çok dişli yaratığı gören küçük bir kızın masumiyetine tanık olmak için…
İnsansız dünyada can bulan eşyaların hayatı sorgulamasını gözlemek için…
Sadece ağaçlarla gölgelerinin değil, güvercinlerin ve doğanın kendisinin de barışa duyduğu özlemi izlemek için…
Eski zamanlardan bugüne barışın mesajını getiren bir yapay zekânın yakarışlarını dinlemek için…
Barışı tüm dünyada mümkün kılmak için…
Savaşı tanıyın.
Efsane Değil İnsanım (Serhan Asker)
“…Kitapta tüylerimi diken diken eden çok yer var… Ama birisi var ki benimle yaşlanacak unutulmaz bir anı. Brezilyalı Sócrates’e, Che’ye olan hayranlığını sordum. Sigarasına derin bir nefesle yüklendi ve kısık gözlerini dikti bana:
‘Sen bırak Che’yi… Asıl Che sizde… ATATÜRK…’” (2012 Eylül, Sao Paulo)
Serhan Asker, neredeyse tamamını dolaştığı dünyayı anlatırken yetenekleriyle, duruşlarıyla tüm dünyanın gözbebeği olmuş efsane sporculardan ve siyasetten ekonomiye birçok alandaki dünya kahramanının başarı öyküsünden söz ediyor. Spordan edebiyata, felsefeden tarihe ve daha birçok alana uzanan bir yolculuğun kapılarını okuyucuya aralıyor.
Elinizdeki kitap, bir futbol kitabı olmanın çok ötesinde, sizi dünyanın birçok ülkesinde gezdirecek, o ülkelerin tarihini, kültürünü, sporcularını, bilim insanlarını, sanatçılarını ve edebiyatçılarını yanı başınızda hissetmenizi sağlayacak bir hazine niteliğinde.
Kendine Ait Bir Oda (Virginia Woolf)
“İsterseniz kütüphanelerinizi kilitleyin; ancak aklımın özgürlüğüne hiçbir kapı, hiçbir kilit, hiçbir sürgü engel olamaz.”
Yazıldığı günden beri kadın hareketi için güncelliğini yitirmeyen Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda’sı ataerkil zihniyete meydan okuyan bir manifesto niteliğinde. Woolf’un “Kadınlar ve Kurgusal Yazın” üzerine kadınlara özel iki üniversitede yaptığı konuşmaların derlemesi olan bu eser, dünün kadınlarının bugünün kadınlarına bir armağanı…
Adayımızsın Hayrettin (Afşar Çelik)
“Gülmece” malzemesi bol bir ülkede yaşıyoruz. Muzaffer İzgü, bu malzemeyi,
bize rağmen bizim için kullanmayı başaran yazarlarımızdan biri. On milyonu bulan okuru için tükenmek bilmeyen enerjisiyle yüzlerce kitap üreten İzgü adına,
Bilgi Yayınevi’nin düzenlediği gülmece öykü yarışmasının ikinci ödülünü Afşar Çelik kazandı. Edebiyatımız da bir “sivri uçlu kalem” daha kazanmış oldu.
Ben Kimim? – Tımarhane II (Selami Genli)
Dem, nem, cem, gem…
Beni bu dört kelime yüzünden deli diye yaftaladınız. Buna şaşırdım mı? Tabii ki hayır! Çünkü her biriniz, sistem denen bu zırvalığın değirmenine su taşıyan küçük kovalardan başka bir şey değilsiniz. Sakın yanlış anlamayın, size hakaret etmiyorum. Sadece gerçekleri açıklamaya çalışıyorum. Çünkü benim işim bu; sadece gerçekleri anlatmak… Eğer gerçekleri duymaya hazırsanız ve duyduklarınızı sindirebilecek olgunluktaysanız yazdıklarımı okuyun. Ancak mutlu sonla biten ıvır zıvır masallardan hoşlanıyorsanız, kitabı elinizden bırakın. Hatta isteyenler yakabilir! Ters köşelerden, ani şoklardan ve beklenmedik sürprizlerden hoşlananlar! Sizler lütfen benimle gelin. Sayfaların içinde birlikte kaybolalım. Tabii ki yazdıklarım birilerinin eline ulaşıp kitap haline getirilebilirse…
Efsuncu Baba (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
Türk edebiyatına birçok önemli eser kazandıran, romanları günümüzde de değerini ve özgünlüğünü koruyan Hüseyin Rahmi Gürpınar, toplumun çeşitli sınıf ve tabakalarına mensup kişilerin belirli özelliklerini ustalıkla ortaya koyar, olayları abartılı olmayan bir güldürü ve anlatım rahatlığıyla okuyucuya sunar.
Türk Klasikleri serimize Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın batıl inanışların egemen olduğu toplum yapısındaki ahlak anlayışını ortaya koyduğu romanı Efsuncu Baba ile devam ediyoruz.
Öner Yağcı’nın günümüz Türkçesiyle hazırladığı bu değerli eser, okuyucuyu hem gülümsetecek hem de düşündürecek.
“İnsan uğursuzluklardan kaçıp rahat yaşayabilmek için doğanın uyarılarını anlayarak her fiil ve hareketini ‘uğur’ çerçevesine uydurmaya çalışmalıdır; yoksa perişan olur.”
İntibah (Namık Kemal)
Edebiyatımızda ilk edebi roman olarak kabul gören İntibah; aşk, kıskançlık, intikam duygularını işleyen psikolojik bir yapıttır. Namık Kemal, bu romanda Batılı romancılara özgü bir betimleme ve tahlil yöntemi ortaya koyar. Bugün bizim için İntibah romanının değeri, eski Türk edebiyatına karşı yeni bir edebiyat girişimi olarak tarihimizde yer almasıdır.
Romanda korumacı bir aile tarafından yetiştirilen genç bir erkeğin dönemin eğlence anlayışıyla tanışmasından sonra gelişen olaylar anlatılır. Kendisini tanımadığı, uyum sağlayamadığı bambaşka bir dünyanın içinde bulan Ali Bey’in başına gelenler hem kendisini hem de ailesini felakete sürükleyecek, son pişmanlık ise fayda etmeyecektir.
Martin Eden (Jack London)
“Ancak ben, benim; kendi zevklerimi insanoğlunun ortak hükümlerinin yanında geri plana atmayacağım.”
Otobiyografik özellikler taşıyan Martin Eden, Jack London’ın en önemli ve özgün karakterlerinden biri sayılabilir. San Francisco’da geçen bu roman, sıradan bir denizciyken edebiyata ve aşka dair hayallerinin peşine düşerek yepyeni bir hayata yelken açan genç bir adamın hikâyesini anlatır. Peki, Martin Eden, hayal ettiği her şeye sahip olduğunda gerçek mutluluğa da erişebilecek midir?
Şık (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
Türk edebiyatına birçok önemli eser kazandıran, romanları günümüzde de değerini ve özgünlüğünü koruyan Hüseyin Rahmi Gürpınar, toplumun çeşitli sınıf ve tabakalarına mensup kişilerin belirli özelliklerini ustalıkla ortaya koyar, olayları abartılı olmayan bir güldürü ve anlatım rahatlığıyla okuyucuya sunar.
Yazarın ilk romanı olan ve Batı’nın gerçek değerleri yerine onun zevk ve eğlencesini, kılık kıyafetini taklit eden kişilerin düştüğü gülünç durumları konu alan Şık, Öner Yağcı tarafından günümüz Türkçesiyle hazırlanarak bugün yeniden okuyucuyla buluşuyor.
“Okuyunuz efendim, okuyunuz. Gençliğimin ihtiyarlığımdan çok neşeli ve daha güldürücü olduğunu göreceksiniz. Çünkü ben bile kendi kendime bayıla bayıla güldüm.” (H.R. Gürpınar)
Torbadaki Maksim Gorki (Eşref Karadağ)
Kente iki yazar gelir de görevlinin yakını kitap imzalatmaz mıydı? Elini torbaya daldırdı, kurdeleyle bağlanmış dört Maksim Gorki kitabı çıkardı. Bir erkek yazara, bir kadın yazara baktı. Yeniden erkek yazara dönüp, “Maksim Gorki sizsiniz, anladım da” dedi, “yanınızdaki yazar kim?”
Eşref Karadağ’ın zeki ve sivri dilli kaleminden, okurun zihnini bulandıran derinlikli öyküler…
Yakıcı Sır (Stefan Zweig)
Stefan Zweig’ın eşsiz romanı Yakıcı Sır Bilgi Yayınevi etiketiyle raflarda…
“Çocuk olmak korkunç bir şey, merak dolu olmak fakat kimseye bir şey soramamak, sanki aptal veya yararsız bir şeymişsin gibi yetişkinlerin karşısında hep gülünç duruma düşmek… Ama ben bu sırrı öğreneceğim, hissediyorum, çok kısa zamanda öğreneceğim.”