VakıfBank Kültür Yayınları, kuruluşundan bu güne kadar geçen kısa sürede pek çok önemli eseri okurlarla buluşturdu. Daha önce Türkçe’ye çevirilmemiş pek çok eseri Türkçe’ye kazandıran yayınevinin yayımlarından biri de Honoré de Balzac’ın La Physiologie I’employe kitabı oldu. Çizimleri Louis Joseph Trimolet tarafından yapılan kitap Münir Sair’in çevirisiyle, Çalışanın Fizyolojisi adıyla okurlarla buluştu.
Bürokrasi kavramı günümüzde hala özellikle devlet kurumlarında geçerliliğini koruyan bir örgütsel yönetim sistemi olsa da, ortaya çıktığı dönemden bugüne kadar sürekli eleştirilerin hedefinde olmuştur. Bunun örneklerine zaman zaman edebiyatta da rastlamaktayız. Franz Kafka’nın eserlerinde ve yine Herman Melville’in Katip Bartleby’sinde bürokrasi eleştirilerini görürüz. Burada bahsi geçen kitaplar pek çok yayınevi tarafından pek çok kez okurlara sunulmasına karşın, Balzac’ın bu iki yazardan çok daha önce kaleme aldığı Çalışanın Fizyolojisi tam 180 yıl sonra Türkçe’ye çevirildi.
Çalışan kimdir?
Balzac, 1841’de kaleme aldığı Çalışanın Fizyolojisi’nde bizleri Paris’in ofis yaşantısına davet ediyor.
Kitabın ilk kısmında çalışan kavramını tanımlama çabasına girerken, çoğunlukla bu kelimeyi memurları belirtmek için kullanıyor. Balzac çalışan olmanın ilk şartının ise ofis olduğunu belirtiyor. Bu nedenle, örneğin askerleri çalışan sınıfına dahil etmiyor.
“Her daim makamını terk etmeye meyyaldir; sabit de oturamaz ve savaş meydanı dışında pek şevkli değildir.”
Konu çalışan olmanın bir başka koşuluna gelince Balzac ikinci gerekliliği sıralıyor; maaş. Bunun sonucunda bir meslek daha bu kavramın dışına itiliyor, yargıçlar. Balzac bu kısımda, “Yargıçlar ömüt boyu atanıp, vazifelerinin karşılığı bir maaş almadıklarından çalışan olarak görülmezler” diyor.
Yine çalışanın bir hükümete hizmet etmesi gerekiyor. Balzac aksiyomunda, “Kişinin maaşı yılda 20.000 frankı geçerse artık bir çalışan sayılamaz” diyor. Buradan yola çıkarak, memur ile devlet adamını şu şekile ayırıyor:
“Şimdi hükümetten kar eden herkes, mesela Mösyö Thiers, hükümete alet olacağına, onu kendi karına alet eder. Bu kurnaz teknokratlara devlet adamı denir.”
Çalışan neye yarar?
Şimdiye dek çalışan kavramını ele alan Balzac, ikinci kısımda ise “Çalışan neye yarar?” sorusuna yanıt aramaya koyulur ve şu yanıtı verir:
“Çalışan bir şey anlamlandıran, anlamsız gibi görüneni anlamlı hale getirendir.”
“Bir vida, vida somunu, çivi, demir çubuk, pul veya çelik teliniz olsa, bunların tek tek bireysel değerini göremezsiniz; ama bir teknisyen de derki, “Bu hurda metal olmadan, makineyi bitiremezsiniz.”
Balzac, Çalışanın Fizyolojisi’nde bürokrasiyi net bir şekilde eleştirir. Hani bazen bir şeyleri ima edersiniz ya, öyle değil . Balzac’a göre bürokrasi çoğu zaman işlevsizdir ve gereksiz ayrıntılara takılı kalır. Bürokrasi işin tamamlanmasından çok masraftır, vakit kaybıdır.
“Fransa’da 60 milyon masraf karşılığında, bu ulusun bugüne dek gördüğü en otoriter ev sahibi gibi hükmeden, en gözetleyici, müşkülpesent, baskıcı, kılı kırk yaran ve kırtasiye seven bürokrasisine sahip oldu.”
Balzac, çalışan ve çalışma kavramlarını anlamlandırdıktan sonra bu kez stajyerden ofisboya, daire başkanından emekliye kadar, bu hiyerarşide yer alan her unsuru tek tek anlatır. Hepsini öyle bir tarif eder ki, sanırısınız 1800’lü yılların ortalarından sonra bugüne kadar çalışan profilleri hiç değişmemiş, belki görsel anlamda farklılaşsa da, işlevsel ve duygusal anlamda aynı kalmış.
“Bu bürokrasi hiçbir gerçek fiziksel işleve sahip olmasa da, Fransa’da hiç kimse, resmi yazışmayla emredilmemiş ya da istenmemişse yahut tüm gerekli finansal belgeleri makbuzla belgelenmemişse tek bir kuruş bile kazanamaz.”
Son olarak bu kitap bir kez daha Balzac’ın ustalığını görmemizi sağlıyor. Anlatımıyla karakteri tavırlarına kadar hissetmemizi sağlayan yazar, mizahi anlatımıyla da keyifli bir okuma yapmamıza imkan sağlıyor.
“Eften püften idari şeyler için yaşayan çalışanlar, bu türden teknik detayları bağırlarına basar, bunlara dair sonu gelmeyecekmişçesine tartışmaktan hoşlanırlar. Eğer gerekirse sıkıntıyı gidermek için yeni engeller yaratıp kendi yeteneklerini teste tabi tutarlar.”