Portekizcenin en önemli gerçekçi yazarlarından olan Eça de Queiróz’un “Alves A.Ş.” ve “Mandarin ve Diğer Öyküler” kitapları, Tomris Salamanca’nın çevirisiyle Fihrist Kitap’tan raflarda yerini aldı.
Alves A.Ş.
Emile Zola, onu Flaubert’ten çok daha öte bir “gerçekçi” derinlikte ve büyüklükte görecek, önemini vurgulayacaktır. Diğer yandan, kendinden sonraki 20. yüzyılın büyülü gerçekçiliği, masalsı dilinde hissetmek mümkündür. Sanki Diplomatik görevlerde bulunması ve konsolos olarak farklı ülkelerde çalışma imkânı bulması, onun sınırsız hayal gücünün kaynağıdır. Konu seçimlerinden, nesnel yargı becerisine ve bireyi izah ediş biçimine kadar Eça, döneminin çok önemli bir yazarı olarak edebiyat meclislerinde yer almıştır.
Alves A.Ş.’de Eça, okuruna yer yer masalsı ögelerle birlikte realizmi derinden hissettirmeyi başarıyor ve şöhretinin hakkını veriyor. Öykülerinde Queiróz’un en çok sorguladığı konulardan biri olan aldatma teması, Alves A.Ş.’nin de merkezinde bulunuyor. Vazgeçmenin, affedip affedememenin, daima arada kalmanın her detayıyla bu denli gerçekçi ifadesi, Queiróz’un kaleminde hayat buluyor. Tüm öykülerinde, o toplumun insanlarına dair müthiş tespitlerle birleştikçe ortaya adeta bir edebiyat şöleni çıkıyor. Alves A.Ş. ile birlikte, kitapta okuru kısa ama destansı üslupta altı adet öykü bekliyor.
Mandarin ve Diğer Öyküler
Eça’nın bir realist mi yoksa natüralist mi olduğu, fantezi mi yazdığı yoksa romantizmi yahut da başka akımları mı takip ettiği süregelen bir tartışma konusudur. Nasıl Dickens’ın gerçekçi üslubu içinde duygu yüklü sahneler çokça yer alıyor ise; Tolstoy ve Balzac, metinlerinde idealizmden ve yüce hislerden besleniyor ise, Eça de Queiroz’u da bu zenginlikte düşünmek gerekir. Eça, Mandarin’de ve diğer eserlerinde tüm akımları ve yazım biçimlerini ustalıkla kullanarak hem gerçeği hem gerçeküstünü müthiş bir duyarlılıkla okuyucuya aktarır. O, fanteziyi ve ağır gerçekçiliği, hem o romantik, epik ve şiirsel anlatımı hem de basit, hayatın ve toplumun içinden insanları ve onların fiziki ve iç dünyalarını bir arada sunmaktadır. Kısacası Eça, asırları aşan büyük edebiyatçılar gibi, bir türe sığmayacak kadar özgün ve büyük bir derinliği eserlerinde barındırır.
Yine de günün sonunda, Emile Zola, onu Flaubert’ten çok daha öte bir “gerçekçi” derinlikte ve büyüklükte görecek, önemini vurgulayacaktır. Diplomatik görevlerde bulunması ve konsolos olarak farklı ülkelerde çalışma imkânı bulması nedeniyle zihni çokça açıktır. Konu seçimlerinden, nesnel yargı becerisine ve bireyi izah ediş biçimine kadar Eça, döneminin çok önemli bir yazarı olarak edebiyat meclislerinde yer almıştır.