Ece Erdoğuş Levi, kızı Masal’dan sonra çocuk kitaplarının dünyasını keşfetmiş. Son kitabı ise Masal’ın İstanbul Maceraları’nın ilham kaynağı da kızı Masal. Çocuklara İstanbul’u sevdirerek tanıtmayı hedefleyen Levi’nin Galata ve Beyoğlu’ndan sonra üçüncü macerası da Kadıköy olacak…
Keyifli okumalar…
Ece Hanım, Tiyatro bölümü mezunusunuz, sizi edebiyat okumaya iten güç neydi?
Okur olarak da edebiyat yolculuğum tiyatro metinleriyle başladı. Shakespeare ve Çehov metinlerine daha üniversiteye başlamadan aşina hale gelmiştim. Sonra Beckett ve Lonesco gibi yazarlar girdi hayatıma, aslında edebiyat zevkim de böyle şekillenmeye başladı. Sonra yeni yazarlarla tanışmak bir zevk haline geldi tabii. Edebiyat okumak istemem de edebiyatın akademik tarafını biraz keşfetmek adınaydı, bana kattığı çok şey oldu.
Kitaplara olan yakınlığınızı nasıl tanımlarsınız?
Kitap okumak, yazarları ve kahramanlarıyla, hayatıma yeni insanlar, yeni duygular, yeni deneyimler katmak gibi. Hayatı daha çok keşfetmek gibi. Hem okumak hem de yazmak anlamında söylüyorum bunu. Masanın başına oturduğumda aklımda bir fikir ya da bir kahramanın silueti oluyor, neyi anlatacağımı biliyorum, ama nasıl anlatacağımı bilmiyorum aslında. İşte öylece keşif başlıyor. Böyle düşününce içimizdekileri tanıma yolculuğu diyebilirim.
Sizce iyi bir okur olmanın iyi bir yazar olmaktan farkı nedir?
İyi okur olmak iyi bir gözlemci, iyi bir dinleyici olmak gibidir. İnsanlar hep anlatmak isterler, ama iyi bir dinleyici olmak zordur. Sabır ister, sakinlik ister, zeka, vakit, derinlik ve deneyim ister. İyi yazarların da aslında bu özelliklere sahip olmaları gerekiyor bence, ama onlar iyi bir dinleyici olmakla birlikte anlatan tarafa da geçenler.
İlk kitabınız bir romandı, sonrasında sizi öykü ve çocuk kitabı yazmaya yönlendiren şey neydi?
Üçüncü romanımdan sonra kızım dünyaya geldi. Beni çocuk kitapları dünyasıyla tanıştıran da o oldu. Çok sevdim bu dünyayı, çok çarpıcı bir buluşma oldu benim için. Sonra Dünya İçin Bir Şans’ı yazdım, ilk çocuk kitabım. Ardından bir yetişkin romanı daha geldi, Her Şeyi Baştan Anlat. Şimdi de Masal’ın İstanbul Maceraları’nın ilk iki kitabı yayımlandı, yenileri yazılmaya devam ediyor. Aslında her ikisinin de hep hayatımda olmasını istiyorum.
Masal’ın İstanbul Maceraları’nı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Masal’ın kahraman olduğu bir hikâye yazmayı çok istiyordum. Çocuklara İstanbul’u anlatmayı da. Bu iki istek kendiliğinden, doğallıkla buluştu.
Kitabınız Beyoğlu ve Galata olmak üzere ikili set halinde çıktı. Neden özellikle buraları anlattınız?
İstanbul’un çok derin bir tarihi var; yaşantısıyla, kültürüyle, mimarisiyle… Bu iki semt de bu tarihin en köklü mekanlarından, İstanbul’un batılı yüzünü yansıtıyorlar. Şahsi olarak da ben bu yüzünü çok seviyorum İstanbul’un. O yüzden ilk olarak aklıma buraları anlatmak geldi. Sırada Kadıköy var.
Peki Masal’a yol arkadaşı olarak bir kargayı seçmenizin özel bir sebebi var mı?
Öncelikle uzun yaşamaları tabii, hafızalarının güçlü olması. Duruşlarında bilge bir taraf da var bence. Çünkü hikâyelerde o semtlerin geçmişlerini, nasıl kurulduklarını anlatıyorum. Nitekim Masal’a bilge karga Kara’nın kılavuzluk etmesine karar verdim. Bir de karga genelde “kötü” kahramandır masallarda, önyargıların kötülüğünü de anlatmak istedim çocuklara. Kitapta da söylüyorum bunu, birkaç masalda adı kötüye çıkarıldı diye cümle alem kargayı harcamak olacak iş mi diye…
Tarihi değerleri çocuklara aktarıyorsunuz. Öyküleştirirken zorlandınız mı?
Zorlanmadım, çünkü neyi yapmamam gerektiğini iyi biliyordum. O da didaktik olmamaktı. Çocuk kitaplarında yapılan en büyük yanlış bu bence, didaktiklik ve sevimli olmaya çalışan zorlama bir dil kullanmak. Hikâyenin sesini bulduktan sonrası bütün doğallığıyla rahatça aktı. Çok zevkli bir süreçti.
Burada sevgili Mario Levi’nin katkıları söz konusu, birlikte çalışmak nasıldı?
Ondan İstanbul’u dinlemeyi çok seviyorum. Bu kitapların öncesinde de semtlerin tarihine, yapılarına ilişkin sohbetlerimiz oldu. Kızımızın kahraman olduğu, üstelik İstanbul’a dair bu kitaplar çok heyecanlandırdı ve mutlu etti bizi.
Kitabın sonunda “Sen Olsaydın?” isimli bir bölüm var. İstanbul sevginiz bu kitabın her satırında göze çarpıyor. Bu yüzden biz de bu konseptte bir soru sormak istedik. Sizi bu şehirde en çok etkileyen görüntü nedir?
İstiklal Caddesi’nin gece gündüz kalabalığıyla enerjisi beni hep çok etkilemiştir. Güneş batarken Tarihi Yarımada’nın görüntüsü. Vapurdayken yanı başından geçtiğimiz Kız Kulesi. Hafta sonları denizdeki onlarca yelkenlinin Moda’dan görüntüsü. Daha da çok sayabilirim… 🙂