Eşref Karadağ, Bilgi Yayınevi’nden çıkan Torbadaki Maksim Gorki kitabında okurlarına Levent Kırca ve Oya Başar’ın Olacak O Kadar’ını hatırlatan bir mizah sunuyor. Ülkede siyasi mizah yapan sayısı günden güne azalırken Karadağ’ın kaleme aldıkları bizlere o daha özgür günleri hatırlatıyor inatla.
Öyküleri ile yüzümüzde gülümseme bırakan Eşref Karadağ ile Torbadaki Maksim Gorki kitabı üzerine konuştuk.
Öncelikle okurlarınız için bize kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
İzmir’in Kiraz ilçesinde doğdum. Emekli sınıf öğretmeniyim. Şiirle başladığım yazın yolculuğunu öyküyle, masalla, romanla, oyunla sürdürüyorum. Torbadaki Maksim Gorki 25. kitabım. Kitaplarımın yanında, çocuklar ve büyükler için 20 civarında (en kısa zamanda sayacağım) tiyatro oyunum var. Yine TRT Radyo 1’de yayınlanmış 7 radyo oyunum bulunmakta. DT repertuarında 5 oyunumdan biri Sivas Devlet Tiyatrosu’nda sahnelendi. Özel tiyatrolarda da sahnelenmiş oyunlarım bulunmakta. Yazın yolculuğumda daha çok çocuklara seslendim, Öğretmenliğimden olsa gerek; onların dilini iyi bildiğimi, iyi konuştuğumu sanıyorum.
Konu yazın da olsa örgütlülüğe inanan bir insanım. Dil Derneği, Çağdaş Şair ve Yazarlar Derneği, Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği üyesiyim.
Çocuklar için de yazan yazarlardansınız. Bu kitabınız ise yetişkinler için. Peki size göre hangisini yazmak daha zor?
Çocuklara yazmak her zaman zordur ve zor da olmalıdır, diye düşünüyorum. Akıl veren, öğütleyen, yol gösteren yapıtlar yerine eğlendiren, keyif veren, okuru serüvene katan, kılı kırk yaran, roman (veya öykü) boyunca umudu yanında taşıyan yapıtlar olmalı. Daha ilk paragraftan okuru içine çekmeli çocuk yazını; bir akıllı telefondan, bilgisayardan veya ekranda oynanacak bir oyundan daha çekici olabilmeli.
Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu durum mizaha çok müsaitken, sanatçılar ya da yazarlar üzerindeki baskı eskisine oranla daha fazla. Toplum olarak tahammül seviyemiz neredeyse yerlerde. Bu durum siyasi mizah yaparken sizi nasıl etkiliyor?
Korku insancıl bir duygu elbette. Karşımızdakilerin şakası olmadığını, tekerine çomak sokacağını düşündükleri herkesi, her şeyi (bu yazın bile olsa) devlet erkini kullanarak engellemeye çalışacaklarını gösterdiler, gösteriyorlar da… Gülmeceye katlanamadıklarını iyi biliyorum. Kaygılandığım olmuyor dersem gerçeği gizlemiş olurum. Ancak madalyonun diğer yüzüne bakarsak, onların korkusu bizimkinden daha büyük; yıkıldıklarında saltanatlarını yitirdikleri yetmezmiş gibi bir de yargılanacaklarını biliyorlar. İşte bu düşünce beni kamçılıyor, kaygılarımı silkip atmamı sağlıyor.
Pek çok yazar ve sanatçı siyaseti mizah malzemesi yapmaktan kaçınıyor. Sizce bunda mevcut iktidarın nasıl bir etkisi var?
Elbette var. Ancak yalnızca bugüne özgü bir durum değil bu. Tarihe baktığımızda her zaman katlanılmaz bulunmuştur gülmeceyle eleştirenler. Çünkü gülen, güldüren tepeden bakmaktadır çarpıklığa, onu sergilemekte, okura göstermektedir. Markopaşa’nın nasıl evrim geçirdiğini, yedi isim değişikliğinden sonra Ali Baba’ya kadar nasıl geldiğini hepimiz biliriz. “Toplatılmadığı Zamanlar Çıkar” diye bir tümce taşır adının altında. Bu anlatım bile iktidarı tiye almaktadır, paniklemesine, saldırmasına başka türlü gülmektedir. Yine Süleyman Demirel, 1970 yılında mizahçılara açtığı davalardan birini kazandığında “Mizah bir yumruktur kime ineceği belli olmaz.” diyerek, korkusunu dile getirmesi başka bir örnektir.
Sizin öykülerinizde Türkiye’de siyasetin sıradan insanlara etkilerini net bir şekilde görüyor ve gülerek okuyoruz. Peki yazdıklarınıza tepki gösteren ya da üstüne alınan oldu mu?
Türkiye’de siyasetin diplomasızların elinde olduğunu hepimiz biliyoruz. (Bu tümcede adı geçmeyen kişi veya kişilerin sayın cumhurbaşkanımızla ilgisi yoktur. Nitekim onun diplomasının noter onayı bile vardır.) Okuma yazma sorununu bile aşamayan insanların atamalarla, sürgünlerle uğraştığını, iktidar gücünden dolayı her şeyi yapabileceklerini sandıklarını, her türlü ‘hödüklüğü’ kendilerine hak bildiklerini… Hal böyle olunca tepkiler kaçınılmazdır. Ancak öykülerimden dolayı bu güne kadar olumsuz bir tepkiyle karşılaşmadım.
Özellikle Karyolanın Açılışı öykünüze çok güldüm. İktidarlar açılış yapmayı neden bu kadar seviyor?
Açılış iktidarların bağ bozumudur, hasat mevsimidir, ekinlerini biçme zamanıdır. Halkına ve seçmenine karşı şişinerek ‘bunu biz yaptık’ derler, ‘muhalefetin dediği gibi; maaşlarımızı, rüşvetlerimizi alıp yatmıyoruz, çalışıyoruz’ derler. Öykünün doğuşuna neden olan ilginç bir haber okumuştum. Yalvaç kaymakamı, 500 liraya ayakkabı sandığı aldığı vatandaşın ‘iş yeri’ni açıyordu. Boyama sandığı açılır da karyola niye açılmaz, diye düşündüm. Sonuçta daha pahalı…
Kitabınıza adını veren Torbadaki Maksim Gorki öykünüz de beni hayli eğlendirdi. Özellikle öykünün sonunda belediye başkanının açıklamasına çok güldüm. Örnekleri şu anda da var ancak sormak istedim. Bu kadar vasıfsız insanlar tarafından mı yönetiliyoruz?
Evet, bu kadar vasıfsız insanlar tarafından yönetiliyoruz. İmzalara, etkinliklere gittiğimizde nelerle karşılaşmıyoruz ki… ‘Kitaplarınız ne üstüne’ diye soranları mı ararsınız, ‘Bunları kafanızdan mı yazıyorsunuz’ diyerek kendilerince küçümseyenleri mi? Bazıları da, ‘Benim hayatımı yazsan var ya…” diyerek başlıyor sözlerine. En çok hoşuma giden de; “Çocuk kitapları yazıyormuş…” diyerek çevrelerine tanıtmaları.
Çok sayıda eserin altında imzanız var. Bu üretkenliği nasıl sağlıyorsunuz?
Abarttığını düşünüyorum Sevgili Hakan. Belki de tembelliğimi karikatürize ediyorsundur. O denli çalışkan bir yazar değilim. Kendimi okumaya kaptırıp da uzun süre klavye başına oturmamışlığım çoktur. Çok çalışmam gerektiğini biliyorum, o kadar çarpıklık var ki yazılacak. Belki de bu ‘çokluk’ ürkütüyor beni… Hangisinden başlasam, kararsızlığı…
Şu anda hangi kitabı ya da kitapları okuyorsunuz? Yakın zamanda okuduklarınız arasından en beğendiğiniz kitaplar ve yazarlar hangileri?
Bin Bir Gece Masalları var şu an elimde… Bir de dolmuşta, otobüste okuduğum anısı güzel Turgut Özakman’ın tiyatro oyunları. Calvino’nun “Bütün Kozmokomik Öyküleri”ni sevdim yakın zamanda okuduklarımdan.
Okurlarınıza bir mesajınız var mı?
Kitaba inanmayanlara oy vermesinler…