İlk romanı Tımarhane ile bu yıl ilk kez okurlarla buluşan Selami Genli, yıl bitmeden ikinci romanı ile karşımıza çıktı. Aparkat adlı bu roman benim en sevdiklerim arasına girdi bile. Yazma ile edebiyat dışında da içli dışlı olan Genli, dili oturmuş yazarlarımızdan; Aparkat’ı okurken bunu çok daha iyi anlayacaksınız. Elinizin altında duran bu roman akıcı dili ile dikkat çekiyor. Yazar anlatımında konudan hiç sapmıyor, gereksiz ayrıntılara takılıp okurunu sıkmıyor.
Kitabın konusu Avrupa sinemasında ve edebiyatında sıkça işlenen konulardan biri olan Nazi Almanya’sında yaşanan soykırım. Günümüzde başlayan roman, anılar üzerinden Yahudi soykırımını ele alırken, kapanışı yine günümüzde yapıyor.
“İnsan ne zaman öleceğini bilirse yaşamın tadı kaçar.”
Başarılı bir boksör olan Kahraman uygun bir kalp bulunamaması durumunda sadece üç ay sonra hayatını kaybedecektir. Ancak o ölümü beklemek istemez, ona kendi ayaklarıyla gitmeyi tercih eder ve bileklerini keser. Buna rağmen kurtulur ve kendine zarar vermemesi için bir hastanede yatağa bağlanır. Kahraman bu durumdan kurtulur kurtulmaz yeniden bileklerini kesecektir. En azından öyle düşünmektedir.
Kahraman bu süreçte uyku problemi yaşamaktadır ve ona tek iyi gelen arabesk ezgilerdir ancak odada yaşlı, güneş gözlüklü bir adam mızıkasıyla blues çalmaktadır. Kahraman’ın tüm söylediklerine rağmen bu adam mızıkasını çalmaya devam eder. Müziğin ardından ise Kahraman’a iyi bir hikayenin uyumasına yardımcı olabileceğini söyler. Kahraman hikaye dinlemek istemese de yaşlı adamla uzlaşmak zorunda kalır.
Bir süre sonra adının Erich Shwartz olduğunu öğrendiği bu ihtiyar, 1940’lı yıllarda Almanya’nın hatta dünyanın en iyi boksörü olan babası Andreas Shwartz ile başlarından geçenleri Kahraman’a anlatmaya başlar. Ve hikaye Kahraman’ın oldukça ilgisini çeker. Hatta ilgisini çekmek bir yana hayatını değiştirecektir…
“Ben Erich Shwartz… 1938 yılında Almanya’nın Münih şehrinde dünyaya geldim. Babam, Andreas Shwartz, 1940’lı yılların en büyük boksörüydü.”
Aparkat lakabıyla tanınan Andreas Shwartz ile oğlu Erich’in Hitler rejimiyle değişen hayatları ve toplama kamplarında yaşadıkları, bu kamplarda verdikleri hayatta kalma mücadelesi Kahraman’ı derinden etkileyecektir.
Bu noktada şunu bilmenizde fayda var; Selami Genli bu sırada hikayeyi okuyana bir şey dayatmaya çalışmıyor. Yani bir takım mesajlar vermeyi denemiyor. Ancak anlatılanlar okuyanda tıpkı Kahraman’da bıraktığı gibi bir etki bırakıyor.
“Sen sen ol, olasılıkları görmeden garanti iş yapma.”
Tüm kitap boyunca tek nasihat cümlesi bu oluyor Genli’nin: “Sen sen ol, olasılıkları görmeden garanti iş yapma.” Ama işte, bu sadece nasihat. Bunun ne kadar karşılık bulacağı tamamen onu alan kişiye kalmış durumda. Bazen bir musibet bin nasihattan daha iyi bir ders olsa da bazen bu musibet her şeyin sonunu getirebilir, unutmamak lazım.
“Kahraman yaşayacak mı?” veya “Erich ve Andreas’ın başından neler geçti?” gibi soruların yanıtını merak ediyorsanız hemen Aparkat’ı okumaya başlayın derim. Hiç pişman olmayacağınızdan emin olun.
Güzel kapak
Normalde kabartılı kapaklardan pek hoşlanmam ancak bu kitaba bu kapak çalışması çok yakışmış. Bu noktada Candan İşcan’ı da tebrik etmeden geçmemek gerek diye düşündüm.
Bir teşekkür: Bilgi Yayınevi
1956 yılında Ankara’da bir kitabevi olarak yolculuğuna başlayan, ardından bir yayınevine dönüşen ve bu uzun yolculukta pek çok önemli yazarı ve kitabı bizlere kazandıran Bilgi Yayınevi, nitelikli edebiyatı sunmaya devam ediyor. Bazı yayınevlerinden çıkan kitapları tereddütsüz okursunuz ya, işte Bilgi Yayınevi’de onlardan biri…