Özgen Aydos
Twitter: @ozgenaydos
Elena Ferrante İtalyan bir yazar. Biz onu Napoli Romanları serisiyle tanıdık. İki yakın arkadaşın büyümesini, yaşadıklarını ve değişimini anlattığı hem samimi hem rahatsız edici romanlardan sonra yazardan yeni bir kitap geldi: Sen Gittin Gideli. Ferrante, ne kadar ünlü olsa da asıl ismini kullanmıyor ve gerçek kimliği öğrenildiği takdirde yazmayı bırakacağını söylüyor. Dileriz gerçek kimliği öğrenilmez de hep yazar.
Sen Gittin Gideli, bir kadın romanı. Bir kadının hayatını anlatıyor. Mutlu olduğunu zanneden bir kadının… Hikayenin kahramanı Olga iyi bir kocası, iki çocuğu ve bir köpeği olan mutlu bir kadın. Ama bu mutluluk kocasının aniden, ‘Seni biraz rahat bırakmak istiyorum’ cümlesi ile değişiyor. Çoğu kadın gibi Olga önce buna inanmıyor, inanmadığı günlerin sayısı arttıkça bunun nedenini arıyor, kocasının arkadaşlarını bunaltıyor, çocuklarını yok sayıyor, kendine acı çektiriyor…
Bu süreç öyle sancılı ve zor geçiyor ki, Ferrante öyle güzel yazıyor ki, okuyucu kendini kimi zaman Olga, kimi zaman Olga’nın yakın arkadaşı gibi hissediyor. ‘Onu yapmamalıyım’ ya da ‘Dur bunu yapma’ diye uyarılarda bulunma gereği hissediyor.
Ama olmuyor. Olga herkes gibi yaşayarak öğreniyor, aslında yıllarını geçirdiği kocasının hiç de öyle mükemmel olmadığını görüyor. Olga değişiyor, dönüşüyor, öğreniyor. ‘Yaralı bir hayvan’ olarak kendini tarif etse de sonunda yaralanmayacak bir insana dönüşüyor.
Sen Gittin Gideli güçlü olmanın romanı, her kadının okuması gereken.
Kitabın tanıtımından:
Elena Ferrante, çarpıcı bir içtenlikle anlattığı hikâyede okuru terk edilmiş bir kadının iç dünyasında dolaştırırken, ikili ilişkilerin, özellikle de karı koca ilişkisinin derinliklerine davet ediyor. Sen Gittin Gideli, “kocanın varlığı, daha doğrusu ihtiyaç anında varlığa dönüşebilecek olan yokluğu üzerine düşündürücü ve dokunaklı olduğu kadar, kadınlık hallerine ilişkin anlatımıyla da gülümseten bir roman.