İthaki Yayınları kasım ayına yeni kitaplarla giriyor. Sevilen serilerinden Karanlık Kitaplık’a Clive Barker’ın Dokudünya kitabını ekleyen İthaki Yayınları ayrıca, Charlotte Perkins Gilman’ın Kadınlar Ülkesi, Başak Buğday’ın Gücenmedim Dersem Yalan Olur ve Birol Namoğlu’nun Eldem Bittim kitaplarını da 2 Kasım’da okurlarla buluşturacak.
Dokudünya (Clive Barker)
“Clive Barker o kadar iyi bir yazar ki her okuduğumda nutkum tutuluyor.” —Stephen King
“Çağımızın en büyük düş ustalarından.” —Quentin Tarantino
“Clive Barker, Lovecraft’tan sonra, bir türü bütünüyle değiştirmiş nadir yazarlardan.” —China Mieville
Yazar, sanatçı ve yönetmen Clive Barker, 30 yıldan uzun bir süredir kâbuslarını bizimle paylaşmaya devam ediyor. Dokudünya da ancak Barker’ın zihninden çıkabilecek bir ölçekte, korkunun fantastikle harmanlandığı bir epik.
Kâhinsoylular denen bir tür, uzun yıllar insanlar arasında yaşamış, büyü gücüne sahip varlıklardı. Fakat Musibet denen bir kötülük Kâhinsoyluları avlamaya başlayınca onlar da tüm güçlerini ayrı bir düzlem yaratmaya harcadılar. Bir halının desenlerinde gizlenen bu düzlemde hem Musibet’ten hem de habis insanlardan uzakta hayatlarını sürdürmeye devam ettiler.
Dokudünya denen bu düzlemin her zaman bir insan gardiyanı olurdu. Fakat son gardiyan yaşlı Mimi ölüm döşeğindeydi ve düzlem artık korumasızdı. Dokudünya’nın peşindeki gizemli güçler halıyı ele geçirmek için harekete geçtiğinde karşılarında Mimi’nin torunu Suzanna’yı ve Cal isimli bir genci bulacaklardı.
Bir yerlerde, Musibet de kıpırdanmaya başlamıştı.
Gözlerini dört aç.
Aramızdalar.
Kadınlar Ülkesi (Charlotte Perkins Gilman)
“Kadınlar Ülkesi kadınların neler yapabileceğini incelik ve zarafetle anlatan, gülümseten bir ütopya.” —Marge Piercy
“Altın Çağ bilimkurgularının tadını veren ve günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan bir eser.” —Joanna Russ
Charlotte Perkins Gilman yaşadığı dönemin önde gelen hümanistlerinden ve kadın hakları savunucularından biri olmasının yanında feminist edebiyatın en önemli erken dönem temsilcilerinden. Yazıldıktan yaklaşık 65 sene sonra kitap formatında yayımlanabilen Kadınlar Ülkesi ise feminist ütopyanın ilk örneklerinden.
Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde üç Amerikalı erkek pek fazla insanın bulunmadığı, ücra bir yerde, tamamen kadınlardan oluşan bir topluluğa denk gelir. Gözlerine inanamayan kâşifler bu topraklarda erkeklerin de olması gerektiğine dair inançlarıyla araştırmalarına başlar.
Çok geçmeden bu gizemli ülke ile ilgili gerçekler bir bir açığa çıksa da misafirlerin merakı giderilmenin aksine daha da artar ve Kadınlar Ülkesi’nin yönetim biçiminden inançlarına, kültüründen ekonomisine ve hatta anneliğe kadar pek çok konuda bilgi sahibi olmaya ve toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamaya başlarlar.
Toplumsal roller cinsiyete göre belirlenebilir mi? Kadınlık ve erkeklik değişmez kavramlar mıdır?
Kadınlar Ülkesi, ataerkilliğe verilmiş nüktedan bir yanıt.
Gücenmedim Dersem Yalan Olur (Başak Buğday)
“Pazar günleri konser programını yönetmesi ve yaşça benden çok çok büyük olması dışında hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Şimdi olsa internete girer, sabah kahvaltıda kaç zeytin yediğinden; geçen sene tatilde giydiği lacivert mayosunu kaç liraya aldığına kadar her şeyi, iki dakikada öğrenebilirdim ama o zaman internet falan yok. Arama motoru olarak ansiklopedi kullandığımız yıllar. Biri hakkında bilgi sahibi olmamız gerektiğinde mahallede tahkikat yaptırmak dışında başka olanağımız da yok. İşte, Hikmet’i bu mümkünsüzlükler içerisinde; fakat kalbimin tüm imkânları ile seviyordum.”
Altın günlerindeki kısırın gücüne, karne hediyesi bisiklete atlayıp evden kaçılabileceğine, radyonun içindeki küçük insanlara ve dünyanın, çekirdek yiyerek gidilebilen; mahallenin o en uzak köşesi kadar büyülü bir yer olduğuna inananlara; hâlâ inanlara…
Ihlamur Günlükleri’yle tanıştığımız Başak Buğday, gülmekten gözlerimizi yaşartırken içimizdeki o eski yaraya dokunuyor.
Elden Bittim (Birol Namoğlu)
“Bir beşikti aşk
Ama uzun süre sallamadı beni.
Bir güzel uyuttu sallamadan.
Geldi geçti yanımdan
Salına salına.
Neden sonra açıldı gözüm, uykum, sesim.
Açıldı kâğıtlar.
Ve elden bittim.”
Birol Namoğlu şiirleri Fatih Uysal’ın fotoğraflarıyla farklı bir boyut kazanıyor. İçimizden akan, akarken bir şeyleri yıkan, dağıtan bazen de iyileştiren mısralar dilimize pelesenk olmaya aday; tıpkı şarkılar gibi…