Melis Alphan’ın köşesinde yazdığı ve sonrasında ülkede kısa süreli bir infial yaratan (Halbuki çok çok uzun süre konuşulması lazımdı) ‘ensest’ konusu hakkında konuşuyorduk bir arkadaşımla. ‘‘Hanene Ay Doğacak’ı okumuş muydun?’’ dedi. Okumamıştım.
Okudum. Şebnem İşigüzel 1993 yılında yazmış bu kitabı. 9 öyküden oluşuyor. Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü kazanmış İşigüzel bu kitapla. Bakmayın adının güzel durduğuna, oldukça rahatsız edici bir kitap. Okurken bazı yerlerde canım acıdı desem yeridir. Öyle bir şey saplanmış gibi değil, bir organım çürüyor gibi. Oldukça ince olmasına rağmen bazı yerlerinde durup ‘okuyamayacağım’ galiba dedim.
İşigüzel’in dili oldukça yalın ama yazdıkları resmen karnınıza bir yumruk atıyor. ‘’Var mıdır böyle hayatlar’’ diyorsunuz. Ama umarım yoktur. Bir yerlerde bir kadın oğluyla sevişmiyordur umarım, bir yerlerde bir adam yeğenini taciz etmiyordur, bir yerlerde birileri ölü bedenlerle sevişmiyordur.
Kitabın üzerinden 24 yıl geçmiş ama hala güncel. Hala bu ülkede ‘’ensest’’ konuşuluyor, hala halının altına süpürülmek isteniyor. O yüzden okuyun, okuyun ki daha rahatsız olun.
Aslında yazıldığında da insanları rahatsız etmiş olacak ki, bu kitabın takma isimle yazıldığını düşünmüşler. Ama Şebnem İşigüzel gerçek, en az bu kitapta anlatılanlar kadar.
Kitaptan:
Babam güldü. “Annenle sevişmiyoruz!” dedi. Sesi hafifleşti. “Üstelik şimdi içindeyim ve hep orada yaşamak istiyorum” derken mırıldanır gibiydi.