Osmanlı, beylik dönemlerinden itibaren yapılan Batı’ya doğru hamlelerinde sadece bu toprakları ele geçirmeye değil aynı zamanda da, buraları yurt haline getirmeye ve bölgedeki Türk nüfusunu çoğaltmaya çalışmıştır. Bu çalışmalar Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme dönemlerine kadar devam ederken, Balkanlar’da yaşanan toprak kayıpları sonrasında bu topraklarda yaşayan Türk nüfusu yeniden Osmanlı topraklarına dönmeye başlamıştır.
Özellikle ulus devletlerin yükselişiyle birlikte farklı topluluklara hoşgörünün azalması ile buralarda yaşayan Türkler üzerindeki baskılar iyiden iyiye artmıştır. Önce Bulgaristan ile yapılan küçük çaplı mübadelenin ardından 1923’te Türkiye – Yunanistan nüfus mübadelesi ile ciddi sayılarda Türk nüfus Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüş yapmıştır. Balkanlar’da kalan azınlık Türk nüfusu ise özellikle II. Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde ciddi sıkıntılar yaşamıştır. Yeni kurulan Türkiye ise mübadele ile henüz emekleme döneminde ciddi bir sorumluluğu üstlenmek durumunda kalmıştır.
Mübadele sürecinde her ne kadar planlama yapılsa da, planlamanın acelece yapıldığı da bir gerçektir. Henüz yeni bir devlet olmanın zorlukları ile mücadele eden Türkiye, mübadillerin sorunlarını en kısa sürede çözmek istemektedir. Devlet mübadilleri yakın zamanlarda ülkeden ayrılan Rumlar, Ermeniler gibi azınlıklardan boşalan alanlarda geçici süreliğine yerleştirmeyi düşünse de çözüm planlandığı gibi kolay olmayacaktır. Farklı kültürlerin çatışmasını bir yana bıraksak dahi, yanlış yerleştirme politikaları mübadilleri sıkıntılı bir sürece sokmuştur ve hiç bilmedikleri bir ürünün tarımıyla vs. uğraşmak durumunda kalmışlardır. Ayrıca devlet tarafından mübadillerin yerleştirileceği taşınmazların durumu da sıkıntılıdır. Kimisi tamamen harap olmuş, işe yarayanların kimisi ise yerli halk tarafından mecburiyetten ya da fırsatçılıktan işgal edilmiştir.
Bunlar tarihsel gerçekler olmasına rağmen, hiç bir tarih kitabı insan üzerinde gerçek bir etki bırakmıyor. Bundan 96. yıl önce yaşanan mübadeleyi de tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda ya da Fransız İhtilali’nde olduğu gibi edebiyat anlatıyor. Çünkü insanı en iyi edebiyat anlatır.
Mübadelenin 100. yılına yaklaşırken bu değişimin ne şartlar altında olduğunu ve insanların neler yaşandığını merak edenler için çok güzel bir kitap var: Hürriyet – Bir Sevda Masalı. Usta yazar Nur İçözü’nün kaleme aldığı roman türündeki bu kitap, mübadele öncesine, sonrasına ve tam da mübadeleye ışık tutuyor.
İçözü’nün ustalıkla işlediği romanı Yunanistan’ın Serez şehrinde başlıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki önemli merkezlerinden biri olan, aynı zamanda İttihat ve Terakki için de önemli bir merkez olan Serez’de güçlü bir aile olan Ahmet Asım Bey ve eşi Rabia Hanım’ın hikayesi ile başlayan roman, Balkanlarda milliyetçiliğin yükselişi ile birlikte yaşananları ve Türk ailelerin asırlar sonra Anadolu’ya dönüşlerini konu alıyor.
Serez’in varlıklı şahsiyetlerinden Ahmet Asım Bey ve ailesinin hayatı isyancıların kente baskınlar yapması ile değişmeye başlıyor. Önceleri biraz kendilerine kent yaşamından geri çekmeye başlayan aile, en sonunda kapılarına dayanan tehlikeden kaçmak zorunda kalıyor. Ardından zorlu bir göç yolculuğu başlıyor ve Selanik’e varıyorlar ancak keder peşlerini bırakmıyor. Burada orta karar bir hayat süren koskoca Serezli Ahmet Asım Bey ve ailesi için Anadolu’ya gitmeleri ile sefalet günleri de başlamış oluyor.
Aile önce İstanbul, ardından pek çok göçmenin uğrak noktası olan Manisa’ya, ardından yeniden İstanbul’a geliyor. Yeni kurulan Cumhuriyet’in insan kaynağına olan ihtiyacı maddi anlamda işleri günden güne iyiye çevirse de Serez, özellikle Ahmet Asım Bey ve Rabia Hanım’ın içinde bir yara olarak hep açık kalıyor.
Mübadele 1923’te imzalanarak devlet eliyle yapılsa da Balkanlar’da dönüşler çok daha önce başladı. Bu roman ile bir ailenin üzerinden mübadillerin nelere göğüs gerdiklerine, ne zorluklarla bugünlere geldiklerine şahit olurken, hem Balkanlar’ın hem de yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin dönüşümüne tanık olacaksınız.