Türkiye’de çocuk edebiyatında ilk akla gelen yayınevlerinin başında Günışığı Kitaplığı geliyor. Ben de bu konuda merak ettiklerimi Günışığı Kitaplığı’ndan Müren Beykan’a sordum.
Merak edilen, çok temel bir soru ile başlayacağım. Çocuk edebiyatında kitapların yaş gruplarına göre ayrılmasının altında nasıl bir mantık, nasıl bir önem yatıyor?
Çocukların duygu, düşünce, bilgi anlamında her yıl yol katettiğini, olgunlaştığını, değiştiğini göz önüne aldığımızda, esas okur hedefine onları oturtan bir edebiyatın da bu “yaş almalara” ayak uydurması doğal. Okulöncesi ve hazırlık sınıfı tamamen desenli, yalın öyküler dinler, malumumuz. Felsefesi yoğun ve genelde büyük boyutlu kitaplardır bunlar. 6 yaşından başlayarak okumayı yeni öğrenenler, hem geçmişte dinledikleri o büyük puntolarla yazılmış öyküleri kendileri okurken, hem de daha uzun öykülerde yeni sözcüklerle, yeni konularla karşılaşarak okuma macerasına devam ederler. 8-9 yaşından (3. sınıftan) 12’ye (6. sınıfa) kadar olan döneme okuma alışkanlığı kazanmanın altın çağı desek abartı olmaz. Çocuklar bu yaşlarda her türde kitap okurlar, merakla ve hevesle okurlar; nerede bulsalar fantastik, macera, polisiye okurlar… 6. sınıftan başlayarak ergenliğin zorlu adımlarıyla birlikte okuma alışkanlığında ciddi bir değişim başlar; insan ilişkilerine, aile sorunlarına, okul ve arkadaşlık sarmallarına ilişkin konularda, katmanlı, karışık hikâyeler gözdedir, şiirle tanışma hızlanmıştır. Artık okurumuz anadiline egemen olmuş sayılır, deyişlerle, anlatım oyunlarıyla zengin metinler onun için baş edebilirdir. Lise yıllarıyla da gençliğin duygu karmaşası, sosyal konular, bilimkurgu ve sert konular gündeme gelir. Artık dil bir oyun alanıdır. Uçsuz bucaksız edebiyat deryasına dalış için her tür uçuşa serbest alana girmiştir genç okur.
Günışığı Kitaplığı, dünya çocuk ve gençlik edebiyatına dair gelişmeleri yakından takip ediyor, hatta Türkiye’de bu alana yön veren yayınevlerinden biri olarak görülüyor. Peki sizce Türkiye’de ve dünyada çocuk edebiyatı ne durumda? Çocuklar ve gençler için üretilen kültür ürünlerinin her geçen gün arttığını söyleyebilir miyiz?
Çocuk kitaplarının zenginleşmesi, dil ve anlatım olarak yetkinleşmesi, çocuğun birey olarak kabul edilmesinin kilometretaşı elbette Birleşmiş Milletler’in 1959’da kabul ettiği Çocuk Hakları Bildirgesi ve onun pekiştirilmesi, ayrıntılandırılması anlamında, ancak ta 30 yıl sonra 1989 Kasım’ında kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’dir. Çocuk haklarının, çocukların tüm dünyada ayrım gözetilmeksizin barınma, eğitim, sağlık gereksinimlerinin karşılanması gerektiğinin tesis edilmesi nasıl da geç değil mi! Böyle bir dünyada çocukların duygu ve düşünce dünyasına uygun kitapların yazılması da bir o kadar geç gerçekleştiğini söylemek yanlış olmaz. Dünyada değişik coğrafyalarda başka dinamiklerle ilerlese de, doğrudan çocuk için yazılmamış ama fantastik kurguları ve çocuk kahramanları nedeniyle onlara sunulan Klasikler, bir anlamda, çocuğa nasıl kitaplar yapılması gerektiğini de düşündürttü yazarlara, yayıncılara. Özellikle Batı’da 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan büyük acılar, toplumun çocuklardan başlayarak sağaltılması görevini adeta bir misyon olarak edebiyata, kitaplara yükledi. Batılı ülkelerde günümüzde, nitelik ve nicelik olarak, dünyanın pek çok köşesinden daha köklenmiş, gelenekselleşmiş ve profesyonelleşmiş bir verimin varlığı yadsınamaz. Bunun temelinde, çocukların kitap okumasını teşvik etmenin, onların eline büyük bir çeşitlilik içinde ve mükemmel kitaplar vermenin, geleceği inşa etmedeki öneminin kavranması yatıyor kanımca. Bugün özellikle Alman, İtalyan, İngiliz yazarların duyarlılığını yansıtan özgün örnekleri sadece çocuklar değil, hepimiz ilgiyle okuyoruz.
Elbette, edebiyat da zaman zaman duraklamalar yaşar, konular fazlaca tekrara düşer ama bir şekilde çocukların gençlerin eğilimleriyle yön bulan yeni yeni biçimler, üsluplar gelişir, kitap gemisi yoluna devam eder. Ne ki, son yıllarda ülkelerin siyasi tercihleriyle olumsuzca köpüren dünya sorunlarına –doğanın ve insanın yoksullaşması, iklim değişimiyle de tetiklenen kıtlık, savaşların yarattığı yıkımlar ve göçler, ırkçılığın ve ayrımcılığın acıları, insanı hâlâ dünyanın efendisi sanma aymazlığı– şimdilerde global bir salgın da eklenince, çocuk kitapları gemisi fırtınaya düştü. Ancak, insanın yarattığı bu çıkmazlar kördüğümü, hayli farklı söylemlerle de olsa -bence- çocuk edebiyatını güçlendirecek. Neden? Bunca acıyı çocuklara anlatmanın yolunu bulmak, yarınlar için barışın önemini, canlıların birlikteliğini ve biricikliğini yılmadan defalarca dile getirmek, dünyanın yarını için çocukları ruhen donatacak kitapların illa ki yazılacağına da inandırıyor.
Öncülerimiz olmakla birlikte çocuk edebiyatı alanına ancak 1990’larda giren ülkemizde de bugünkü durum dünyanın geneliyle benzer. Evet, bizde de çocuklar ve gençler için kültür ürünleri artıyor, ama nitelik şimdi her zamankinden fazla önem kazandı. Mesaj kaygısıyla doğrudan anlatımlar kuran, desenleriyle estetik açlığı merhem olmayan pek çok ürün raflarda kalıyor ya da ne yazık ki bağış malzemesi halinde yayılıyor. Sevindirici gelişme, okuma kültürünün yaygınlaştırılmasının önemini giderek daha geniş kesimlerin idrak etmesi ve kitaba olan talebin artması. Yine de belirtmekte yarar var: Kitap okumak; düşünmek, sorgulamak için benzersiz bir hazinedir. Kitap da, sadece gerçeklerden kaçış aracı değildir, okuru dönüştüren bir araçtır.
Çocuklar kitapların onlara özgürlük alanı bırakmasını, doğrudan mesaj kaygısıyla kendilerine sunulmamasını istiyor. Peki yayınevleri çocukların taleplerini karşılayabiliyor mu, bu konuda neler yapılıyor? Uzun yıllar bu alanda olan usta bir editör olarak, alanı bu açıdan değerlendirebilir misiniz?
Çocuklar da, tıpkı bizler gibi okuduğundan keyif almak, eğlenmek –evet, yaşları gereği ayırdında olmasalar da– düşünmek, farklı dünyaları, duygu ve düşünceleri izlemek istiyor. Benimsemek değil, bilmek, izlemek, tadını, hatta kokusunu almak istiyor. Bizlerin –çocuk edebiyatı emekçilerinin– çocukların, gençlerin bu haklı talebini sezdiklerini, ürün yelpazelerimizi bu vizyona uygun hazırladığımızı ummak istiyorum. Sektörümüzde bu özel alanı ciddiye alan, yazarı, editörü, çevirmeni ve çizeriyle kılı kırk yararak kitap yapan yayınevleri var. Ancak, sonuçta kâr sağlayan bir ürün olan çocuk kitabının ticari iştahı beslemesi de kaçınılmaz. İşte bu noktada bir kırılma yaşanıyor: Çocuğa göreliğin yazar editör ve yayıncı üçgeninde uzmanlarca özenle ve titizlikle kurulması gereken çocuk kitapları alanında, hiçbir süzgeçten –vazgeçtim bilgi ve duyarlılığı, ne yazık ki buna akıl süzgeci de dahil– geçmeyen çöp değerinde kitaplar yayımlanabiliyor ve hatta çocuklara fütursuzca ulaştırılabiliyor. Aymazca bir yayıncılık! Çocuk kitapları alanı babanızın çiftliği değil efendim!
Yazarı, çizeri, çevirmeni ve en başta editörü bu özel alanın inceliklerinin gayet ayırdında olan emekçilere hakaret addettiğim bu “çöp kitaplar”ın, çocuk okura da büyük bir ihanet olduğunu, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’sine karşı suç işlendiği anlamına geldiğini düşünüyorum. Denetlemekle falan baş edilecek bir konu değildir bu, söz konusu olan yaratıcı emek isteyen bir alandır. Bin çeşit farklı anlayış ve görüş arasında kim nasıl denetleyecek, anlamsız bir yaklaşım. Kitapların yetkin birer edebiyat eseri olması için tek yol, yazarların, editörlerin eğitilmesi, kendilerini bu özel alan için dönüştürmesidir. Bu da zaman alır, emek ister, sabır gerektirir.
Üniversitelerin Türkçe ve edebiyatla ilgili bölümlerinden mezun olur olmaz gençlerin, editörlüğe heveslenmesi şahane bence. Ne ki, çağımızın ruhuna pek uymayan bir koşul var: Deneyim biriktirmek için, geçen yüzyılın öğrencilerine has bir alçakgönüllülükle yıllarca emek vermek. Kilit sözcük “yıllarca”. Tersi durumda, editör de önüne gelen dosyanın niteliksizliğinin farkına varamayabilir, aymaz ve hadsiz söylemi, sinsice ayrımcı ifadeleri şıp diye fark edemeyebilir. Evet, eğitimle bu caanım edebiyat kitapları alanında –son yıllarda iyice can sıkan– sorunu çözebiliriz pekâlâ. Önümüzdeki görev budur, nitelikli eğitim için kolları sıvamak.
Edebiyat dışı konularda “eğitim amacı güden” çocuk kitaplarını bu anlatılanların dışında tutmamız gerektiğini vurgulamadan geçmeyelim: Eğitsel kitaplar elbette her zaman uzmanlarınca denetlenir, gerçek bilgiler içerdiklerinden emin olunur, başka türlüsü düşünülemez zaten.
Günışığı Kitaplığı ve ON8 yayımlayacağı kitapları neye göre belirliyor? Okurları nasıl değerlendiriyor?
2021’de Günışığı Kitaplığı 25. yılını geride bırakmış olacak. Gençlik markamız ON8 de 10. yılı doluyor. Bunca yıldır, kuruluş felsefemizden ödün vermeden edebiyat kitapları seçtik; evet, altını çizmek isterim: Günışığı Kitaplığı sadece edebiyat kitapları yayımlar. Bizi tanımlayan cümle de şudur: “Her yaşın kitap seçme ve okuma özgürlüğünü savunan, edebiyatın insan yaşamındaki sihirli etkisini ve bu etkinin toplumsal barışa, huzura yansımasını önemseyen; sansür ve otosansürle mücadele eden Günışığı Kitaplığı, çocukluğun, gençliğin baştacı edildiği, umut dolu, özgür bir ülke hayaliyle barış, adalet, eşitlik, hoşgörü ve sevgi için çalışmayı sürdürür.” Dolayısıyla Günışığı’nın kucaklayabileceği kitaplar karamsarlıktan, sevgisizlikten, nefret söyleminden, ayrımcılıktan uzak olanlardır. Ve illa ki, edebi lezzette, güzel bir Türkçe’yle yazılmış olması bizi mutlu eder. Bizi mutlu ediyorsa, memleketin her köşesinde ulaşmak istediğimiz çocukları da mutlu ettiğini deneyimledik.
Günışığı Kitaplığı olarak her yıl yıllık yayıncılık konferansını düzenleyerek, sektöre emek veren herkesi bir araya getiriyorsunuz. Burada Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nın Ödül Töreni de düzenleniyor ve geleceğin yazarları ödüllendiriliyor. Bu noktada özel eğitim kurumlarının daha ilgili ve başarılı olduğunu görüyoruz. Devlet okullarında öğrenciler öyküye ve yazmaya teşvik edilmiyor mu? Sadece bu yarışmada değil, daha pek çok etkinlikte devlet okullarının adını neden giderek daha az duyuyoruz?
Zeynep Cemali Öykü Yarışması’na on yıldır ülkenin farklı köşelerinden devlet okullarından da, özel okullardan da gençlerin öykülerini okumak, onların dünyasına küçük bir açıdan da olsa bakmak olanağı verdi. Ordu’nun dağ köyünden de ödüllümüz oldu, imam hatip okullarından da… Hatta Bayrampaşa Sancak-Soy Ortaokulu’ndan iki kez ödüllü öğrenci çıktı. Devlet okullarında, yaygın eğitim sistemi edebiyatı, çocuğun okur yazarlığını özlenen nitelikte desteklemiyor; öğretmenlerin bireysel yoğun emeği şart, bu açık. Köklü eğitimleriyle öne çıkan köklü özel okullarda ise uygulanan eğitim modeli nedeniyle öğrencilerin edebiyatla tanışması daha dolaysız, edebiyat ve dil dersleri daha etkin. (Bütün özel okullardan söz etmediğimin özellikle altını çizmek isterim burada.) Dolayısıyla, anadilin inceliklerine, edebiyata dair eğitim farklılığı manzarası yarışmamıza, hem niceliksel anlamda hem de öykülerin niteliği anlamında fazlaca yansıyor diyebiliriz.
Yine Zeynep Cemali Öykü Yarışması’na yönelik bir sorum olacak. Siz bir tema belirliyorsunuz ancak çocuklar bu temaya ne kadar bağlı kalabiliyor? Her yıl giderek artan bir bağlılık var diyebilir miyiz? Yoksa temanın zorluğuna ya da yaş grubuna uygunluğuna göre mi değişiyor bu durum?
Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nın seçici kurulu bugünlerde çalışmasını noktalamak üzere. Her yıl –genel olarak– 600-650 dolayında katılım oluyor. Bu yıl pandemiye rağmen 350’den fazla öykü ulaştı yayınevine, ki sevindirici elbette. 6, 7 ve 8. sınıflar anadillerine hâkim olmaya başlamış, düşüncelerini ifade etmede, kurgular geliştirmede cesaretli ve hevesli. Onlara, bağlı kalacakları bir tema vermek, hem bu cesareti biliyor, hem de uçsuz bucaksız hayal evreninde disipline girmeyi, hedefe odaklanmayı, yoğunlaşmayı mümkün kılıyor. Zaten asıl amacımız, çocuklarımızın öyküler yazmak için çıktıkları yolda, edebiyat denen harika icatla yakınlaşmaları, kendilerini tanıma serüveninde edebiyatın sunduğu eşsiz birikimden faydalanmaları. Bu arada, düşüncelerini Türkçe’yle en güzel ifade etmeleri de şahane bir ülkü olarak önümüzde.
Aralarından, geleceğin öykücülerinin çıkacağına emin olduğumuz öğrencilerin temayla baş etme becerileri her yıl artıyor. Gençlerin çok azı tekrar katıldığı halde, bu konudaki gelişme şaşırtıcı. Ancak, unutmayalım ki bazı temaları yazma hevesleri daha güçlü –örneğin “haksızlık” bunlardan biriydi. Bu yıl “çocuklukta özgürlük” temasında da gençler hepimize ayna tutan öykülerde, doğrusu ya içerik bulmakta zorlanmamışlar… Her yıl seçici kurul toplantısından sonra yaptığım gibi, bu yıl da değerlendirme raporunu ekim ayı sonuna doğru yayımlamış olacağız. 2020’nin “Ödüllü Öyküler Kitapçığı” da, öteki yıllarınkiler gibi, yarışmanın internet sayfasında okurların ilgisine sunulacak.
Son olarak salgın süreci yayınevlerini nasıl etkiledi?
Pandemi hepimizi dikkatli bir kaygıyla yaşamaya mahkûm etti. İlk panikte yayınevleri, matbaalar, dağıtımcılar farklı farklı tedbirler alsalar da, temelde aynı tepki oluştu: Mesleğimizi sürdürmek, okurlarımızla temasımızı sürdürmek yaşamsaldır. Elbette, okurlarla fiziksel buluşmalar rafa kalktı, ama böyle yalnızlaşılan bir dönemde okumanın sağaltıcı gücü –adeta– keşfedildi, okumaya zaman ayırmak doğallaştı ve kitap itibar kazandı diyebiliriz. Çocuklar açısından da durum böyle. Hatta, yazarlar, sanatçılar ev ortamlarında çocukları kitaplarla buluşturmak için çabaladı, öyküler seslendirdiler; özel okullar öğrencileri yazarlarla dijital ortamlarda buluşturdu, kargo firmaları hiç olmadığı kadar çok kitap taşıdı, dijital kitap satışlarından söz edilebilir oldu… Gelin görün ki, kitap için şahlanış desek de, yazarlar için aynını tekrarlamak zor: Yazarlar, özgürlüklerini yitirdi; kimisi üretmeyi sürdürebilse de kimisi bu kaygılar dünyasında durakladı. Yayınevleri, editörler tedbirler nedeniyle yazarlarını kucaklamak için dijitalden medet umdular, ama elbette yüz yüze çalışmaların enerjisi, bereketi çokça kan kaybetti.
Bir yandan da, çeviri edebiyat alanında yayınevlerini duraklatan, yavaşlatan bir tırmanışı hep birlikte yaşıyoruz: Dövizin istenmeyen tırmanışını. Yurtdışından alınan teliflerin, çeviri edebiyata emek veren, yatırım yapan pek çok yayınevinin derdi haline gelmesi şaşırtmaz kimseyi. Dilerim, kültürümüzün önemli parçaları, küçük büyük bütün yayınevleri bu azgın sulardan sağ salim düze çıksın.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeyi okumak için tıklayın.
Zeynep Cemali Öykü Yarışması hakkında detaylı bilgi için tıklayın.