Türkiye’de çocuk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Nur İçözü, son kitabı “Gizemli Sandığın Sakladıkları” ile okurların karşısına çıktı. Ustaca anlatımıyla keyifli bir okuma sunan İçözü, kitabında çocuklara önemli mesajlar veriyor.
Kitaplarıyla pek çok çocuğun hayatında kendine yer edinen Nur İçözü ile Altın Kitaplar’dan çıkan kitabı “Gizemli Sandığın Sakladıkları” üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Pek çok çocuk sizin yazdıklarınızı okuyarak büyüyor. Sizi daha yakından tanımak isteyenler için kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Henüz okula başlamadığım yaşlarımdan itibaren en büyük eğlencem, evimizin kapısına bırakılan günlük gazetenin resimli bant hikayelerini büyüklerime okutmaktı. Bu güne kıyasla oldukça kalabalık bir ailede büyüyordum. İstanbul’un Bakırköy semtinde, yüz yaşını aşmış, üç katlı ahşap bir evde, anneannem, dedem, teyzelerim ve dayımla birlikte sürdürdüğümüz keyifli bir yaşamdı bizimkisi. Her sabah herkesten önce kalkıp iki kat aşağıdaki büyük sokak kapısına erişmem ve o ağır kapıyı zorlukla açıp gazeteye ulaşma maceram, zaman içinde kitaplara ulaşma ve yazmayı meslek haline getirme merdiveninin ilk basamağı oldu.
Edebiyatımızın en üretken yazarlardan birisiniz. Birbirinden güzel öyküler kaleme alıyorsunuz. Peki bu üretkenliği, devamlılığı nasıl sağlıyorsunuz?
Az önce de değindiğim gibi, okuma aşkı yıllar geçtikçe bende yazmanın da keyfine varmamı sağladı. Mesleğimin temel taşlarından en önemlisi oldu. Kitap okumak günlük yaşamımın olmazsa olmazı haline geldi. Çok küçük yaşlarımda başlayan kitap okuma sevdası bu gün de sürüyor. Başucumda her an okunmayı bekleyen ve okunan en az üç kitap bana eşlik ediyor.
Yazmak başlı başına bir sorumluluk gerektiriyor ancak konu çocuklar olduğunda daha da özenli davranmak gerekiyor. Çocuklar için yazmak nasıl hissettiriyor?
Gerçekten de büyük bir sorumluluk. Hele okur kitleniz çocuksa bu sorumluluk daha da ağır oluyor. Onların algı boyutunda, beklentileri doğrultusunda yazmak gerekiyor. Ancak işin en önemli yanı, dili iyi kullanmaktan geçiyor. Her edebiyat metninde dilin kullanımı çok önemli kuşkusuz. Büyüklere yazarken istediğiniz gibi eğip bükebilirsiniz cümleleri ve sözcükleri, fakat karşınızda çocuk varsa her zamankinden daha özenli olmak zorundasınız. Okumaya başlayan çocuğun dili öğrenme süreci artık yalnızca kulaktan değil, görsel uyaranlarla da gelişir. Yani okuduğu her metin ona iyi bir yazma, konuşma yeteneği de kazandırmalıdır.
“Gizemli Sandığın Sakladıkları”nın hikayesi başından itibaren beni çok etkiledi. Kendi çocukluğuma döndüm okurken. Ayrıca yetişkin bir çocuk edebiyatı okuru olarak, verdiğiniz kıymetli mesajları da aldığımı düşünüyorum. Sizce çocuklar bu mesajları nasıl yorumluyor?
Daha bu sabah bir okurumun annesinden gelen telefon bana büyük bir armağan oldu. Kitabı okumakta olan dördüncü sınıf öğrencisi bir kızımız, hemen günlük tutmaya başlamış. Kendisini kitabın kahramanı Müge’yle özdeşleştirmiş, tarihi araştırmalar yapmak istediğini dile getirmiş. Gerçekten hoş değil mi?
Kişisel olarak Türkiye’de çocuk edebiyatının ve yayıncılığının giderek geliştiğini düşünüyorum. Türkiye’de çocuk edebiyatının gidişatını bizim için yorumlar mısınız?
Güzel bir konuya işaret ettiniz. Yıllar önce “çocuk edebiyatı yoktur “ diyen bir kesim varken, şimdi aynı kişilerin bizzat çocuk edebiyatı ürünleri vermeye başladığını görmek sevindirici oluyor. Her geçen gün daha çok yayınevinin alan girdiği de bir gerçek. Burada teknolojik kaynakların çeşitlenmesi, görsel anlamda şık kitapların da ortaya çıkmasına neden oluyor. Yine de içerik önemli. Nitelikli yayınlar, yeni yayınevlerinin hedefi olmalı. Ayrıca genç yazar arkadaşlarımızın konularını çeşitlendirmesi, yürüdükleri yolda daha önce basılan taşlara basmadan kendilerine özgü bir yol izlemeleri de gerek.
Özel okullarda çocukların edebiyatla etkileşimi daha fazla olurken, aynı imkan devlet okullarında bulunmuyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bunun için neler yapılabilir?
Bildiğim kadarıyla bazı devlet okullarında da öğrencilerin çağdaş çocuk edebiyatıyla buluşmasını önemseyen eğitimciler var. Elbette bunun ülke çapında daha yaygın bir şekilde uygulanmasını gönül arzu eder. Ancak son çıkan bir kararla 100 temel eserin okutulması zorunluluğu ortadan kalkmış sanırım. Böylece çocukların günümüz yazarlarının kitaplarıyla tanışmasının yolu da açılmış olacak umudundayım.
Kitabınızda çocuklara doğaya karşı sorumlu olduklarını hatırlatıyorsunuz. Peki onlara bir mesaj verirken, neye dikkat ediyorsunuz?
Ben özellikle mesaj verme amacıyla oluşturmuyorum metinlerimi. Yine de elbette ki, hedef kitlemiz çocuklarsa, onların yaşamla aralarına kuracakları köprüyü oluştururken kullanacakları taşların. Çimentonun özelliklerine vurgu yapmak önemli. Yaşam başlı başına bir mesaj zaten. Hele günümüz çocukları öylesine çeşitli görsel uyaranlarla karşı karşıya ki, onlara gördüklerini düşünmeyi, düşlemeyi anlatabilmek gerekli.
Kitap seçimlerinde çocuklara neler önerirsiniz? Aileler bu seçimlere nasıl katkıda bulunmalı?
Öncelikle kitapların arka kapaklarındaki metinle ilgili açıklayıcı yazıları okumalarında yarar var. Böylece okuma kültürlerine uygun metinlere öncelik vermeleri kolaylaşır. Yazar tercihinde takım tutar gibi davranmamak gerek. Çok sevdikleri yazarlar olabilir ama bu o yazardan başkasının kitabını okumamaları anlamanı taşımamalı. Arkadaşlarının seçtiği kitaplar önemli. Yine de herkesin zevki ve beklentisi farklıdır; bunu da unutmamak gerekir. Ailelere gelince: Elbette ki çocuğun seçimine dikkat emek gerekir, ancak saygı da gösterilmeli. Yeri geldiğinde yol gösterici de olunmalı. Kendi çocukluklarında çok sevdikleri bir yazara ait kitabı seçmesi için ısrarcı olmamak gerek. En önemlisi aldıkları kitapları kendileri de okumalı; çocuklarıyla konu üzerinde konuşup tartışabilmeli.
Yazmak size nasıl hissettiriyor?
Çok keyif alıyorum. Elli yılı aşkın bir süredir yazma serüvenim var. Biliyorsunuz, gazeteci kökenliyim. Bu sürecin sadece 22 yılında kitaplarımı yazıyorum. Ancak her yeni kitaba başladığımda sanki ilk kez yazı yazıyormuşum gibi bir heyecanla doluyorum.
Son olarak yeni bir kitap için çalışmanız var mı?
Olmadığı an var mı desem? Yeni bir kitaba başlamışken, birden esin perisi kulağıma fısıldadı ve bambaşka bir roman satırlara dökülmeye başladı. Diğer iki kitap ise sıralarını bekliyor.