Ötüken Neşriyat, Yıldırım Türk’ün hikaye türündeki Kapıdaki Yüzler, Ziya Gökalp’in Yeni Mecmua Yazıları ve Gökhan Tunç’un Rüzgara Karşı Duran Şair kitaplarını okurla buluşturuyor.
Kapıdaki Yüzler (Yıldırım Türk)
Uçsuz bucaksız ovada yalnızlık yoldaşın olmuştu. Dost maskesi altında kim bilir kaçıncı defa sınanıyordun! Doğruların vardı senin kişilere, zamana, mekâna göre değişmeyen. İnsanları kendinle ayarlardın. En çok bu yüzden sevmezlerdi seni; bu yüzden sözünü değersizleştirmeye, ayak oyunlarıyla gözden düşürmeye çalışırlardı. Ne olurdu koridorlarda ayna gibi dolaşıp varlığınla onların küçücük dünyalarını yerle bir etmeseydin! Donuk bakışlarında nelerin saklı olduğunu kim bilebilirdi ki? Aynı mekânda, aynı havayı solumak birbirini anlamak için yeterli miydi? Bilimden arta kalan o geniş zamanlarda kapalı kapılar ardında senden söz açılırdı. “O tuhaf adam mı?” diye yüzlerinde muzip bir tebessüm belirirdi. Ahmaklığından dem vurularak ayağına gelen fırsatları geri teptiğine gülünürdü. Kafanı kitaplardan kaldırmaman, edebiyattan başka konularda konuşmaman hatta çoğu zaman suskunluğa gömülmen dert olurdu arkadaşlarına. Senin durumunda olmadıkları için şükrederlerdi hâllerine. Bu nasıl dünyaydı böyle?
Yeni Mecmua Yazıları (Ziya Gökalp)
İstanbul’da Yeni Mecmua adıyla biri Mehmet Talat, diğeri A. Cemal tarafından iki ayrı dergi çıkarılmıştır. Bunlardan ilki, Ziya Gökalp’ın öncülüğünde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin maddî desteğiyle 12 Temmuz 1917’de haftalık olarak yayımlanmaya başlanmıştır. Sahibi ve sorumlu müdürü İttihat ve Terakki’nin önde gelenlerinden Mehmet Talat (Talat Paşa) olarak görünse de parti derginin yayınına doğrudan müdahale etmemiştir. Yayın periyoduna büyük oranda uyularak altmış altı sayı çıkarılan dergi, I. Dünya Savaşı’ndan başarısızlıkla çıkan İttihat ve Terakki’nin düşüşü ve Mondros Mütarekesi’nin ardından 26 Ekim 1918’de kapanmış, derginin yönetimini üstlenen Ziya Gökalp tutuklanarak Malta’ya sürülmüştür. 1 Ocak 1923’te Falih Rıfkı’nın yönetiminde 67. sayıdan itibaren on beş günlük periyotlarla tekrar yayın hayatına dönen dergi uzun ömürlü olamamış ve 20 Aralık 1923’teki 90. sayısıyla yayın hayatına son vermiştir. Türkçülük ve milliyetçilik görüşüne bağlı olan dergi devrin ilim, fikir ve edebiyat adamlarını etrafında toplamış, başlığının altında yer alan “ilim, sanat ve ahlâka dair haftalık mecmua” ibaresi doğrultusunda seviyeli bir yayıncılık ortaya koymuştur. Ziya Gökalp’ın da arzusuyla ilmî konular herkesin anlayabileceği bir dil ve üslûpla kaleme alınmaya çalışılmıştır. Sosyoloji, edebiyat, tarih gibi alanlarda yazılarına sıkça rastlanan Ziya Gökalp başta olmak üzere Köprülüzade Mehmet Fuat, Ahmet Refik, Necmettin Sadık gibi isimler derginin yayın politikasının belirlenmesinde de etkili olmuştur. Yahya Kemal daha hazırlık aşamasından itibaren Gökalp’ı desteklemiş, dergiye “mecmua” adını o teklif etmiş, Gökalp bu ada “yeni” sıfatını eklemiştir. Geniş bir yazar kadrosu bulunan dergide “Hafta Musahabesi”, “İçtimaiyat”, “Edebiyat Musahabesi”, “Tarih”, “Fikir Hayatı”, “Edebiyat Tarihi”, “Tarih-i Sanat”, “Musiki”, “Mimari” gibi bölümler yer almıştır. Daha çok “İçtimaiyat” başlığı altında yazılar yazan Gökalp, dergiye Türkçü bir görüşle Türk kültür ve medeniyetinin dününü ve bugününü ele alan çok sayıda yazı yazmıştır. Daha sonra Türkçülüğün Esasları’nı oluşturacak fikirlerinin bir bölümü de ilk defa bu yazılarda ortaya konmuştur.
Rüzgara Karşı Duran Şair (Gökhan Tunç)
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifadesiyle Fransa’dan “eve dönen” Yahya Kemal Beyatlı, kulaktan kulağa yayılan ünüyle birlikte Türk şiirine sarsıcı bir rüzgârı da beraberinde getirmiştir. Çok az şiiri yayımlandığı dönemde bile çağın otorite figürleri tarafından Türk şiirinin önemli isimlerinden biri olarak kabul edilmiş ve bu ün kısa sürede artarak ona “Tanrı şair” gibi abartılı unvanların verilmesine yol açmıştır. Yaşamında şiir kitabı yayımlamadığı hâlde baskın karakteriyle, poetikasıyla, Batı ve Doğu şiirini, kültürünü ve tarihini çok iyi bilmesiyle Türk şiirinde müstesna bir yer edinen Yahya Kemal, farklı ideolojilere ve şiir anlayışlarına sahip birçok şair için özgün bir poetika geliştirme sürecinde mutlaka hesaplaşılması gereken şiirsel bir figür olarak kabul edilmiştir. Söz konusu duruma, Yahya Kemal’in bu çalışmada özellikle altı çizilen “etkileme arzusu” da eklenince halefleri için onun şiirsel rüzgârına karşı durup özgün bir poetika ve şiir inşa etmek iyice zorlaşmıştır. Bu kitapta Türk şiirinin önemli temel taşlarının, Yahya Kemal’in bahsedilen yıkıcı şiirsel rüzgârına karşı durarak özgün bir poetika ve şiir geliştirme süreçleri Harold Bloom’un “etkilenme endişesi” kavramı merkezinde sorunsallaştırılmıştır. Çalışmada, Yahya Kemal’den etkilenen, bu etkiyi endişeye ve kendileri için bir imkâna dönüştürerek özgün bir şiir geliştiren, bir başka ifadeyle Yahya Kemal’in yıkıcı rüzgârını arkasına almayı başarabilen şairlerin şiir macerası konu edinilmektedir. Böylelikle kitap Yahya Kemal merkezinde Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nâzım Hikmet, Faruk Nafiz Çamlıbel, Orhan Veli ve İkinci Yeni şairlerini de içine alarak Türk şiir tarihinin poetik gelişimini tartışan bir metin mahiyetine bürünür.