Seinfeld’in neden tarihin en iyi komedi dizisi olduğuna dair elbette 5 başlıktan çok daha fazlası söylenebilir. İzleyici rakamlarından televizyon yayıncılığını nasıl değiştirdiğine Jerry Seinfeld ve Larry David’i çıkardığı zenginlik seviyesinden son bölümü yayınlanırken New York sokaklarının boşaldığı ve herkesin evine çekildiği efsanelerine kadar. Ancak bunları dizinin popüler kültürde yarattığı etki ve temsilleri açıklamak için kullanmak daha doğru olur. Ben ise sadece dizinin sezonlarına, bölümlerine ve sekanslarına bakarak karşımızda ne kadar muazzam bir yaratıcılık örneği olduğunu göstermek istiyorum. Tabi bunu söylerken de tarihin en iyi komedi dizisi nitelemesinin, arkasında bir sürü dizi bırakmış olmasına gönderme yaptığının da farkındayım. Madde başlıklarının altında aklınıza gelecek birçok diziyi Seinfeld ile karşılaştırdığımda arkada kalan dizilerin aslında hiç yarışta olmadığını kısmen de olsa ispatlayacağımı düşünüyorum.
Hiçbir bölümde kalitesinden ödün vermemesi
Tecrübeli bir Seinfeld izleyicisi bilir ki rastgele bir sezon ve bölüm seçerek izlemeye başladığında çok fazla şey kaybetmeyecektir. Seinfeld, hemen hemen her bölümünde asla kalitesinden taviz vermeden devam etmiştir ve her bölüme muhakkak özel bir komedi anı sığdırmıştır. Bunu yaparken de diziyi ucuz esprilerle doldurmadan, yaratıcı mizahı bulamadığında karakterleri eğlenceli bağlamların içine sokup bölümü akıtarak yapmıştır. Örneğin Kramer’ı ana hikayeye dahil edemediyse FDR karakteriyle kirpik koparma ya da yüze kartopu atma yarışmasının içine sokarak devam eder. Oysa mesela Steve Carrell olduğu bölümler boyunca çok sevdiğim The Office’in ABD versiyonunda bazı bölümler o kadar kötü “şaka”larla doludur ki, kendinizi yataktan atmak istersiniz. Seinfeld’de bir bölümü atlama/geçme isteği sadece dışsal nedenlerle ortaya çıkabilir. Yine mesela Coupling’deki ya da ana akım bir İngiliz komedisinde rastlanabilecek şekilde bel altı mizaha yatırım yapmaz. Bu alanın eninde sonunda onu bir ucuzluğa çekeceğinin sağduyusuna sahiptir. Hassas konulardan kaçmak gibi bir niyeti de yoktur, belki de o döneme kadar televizyonlarda yapılmış en radikal komedi bölümlerden biri olan The Contest’i yapabilecek kadar da cesurdur. Ve yine bunun en iyisini yapabilecek kadar da zeki.
Romantik ya da duygusal boşluklar yok
Gelelim Seinfeld’i gelmiş geçmiş en büyük haline getiren o muazzam “doluluk” seviyesine. Bir kere izleyici hemen şunu fark eder, Seinfeld’de duygusallığa ya da romantizme yer yoktur. Karakterler asla bu tarz ilişkiler içine girmez, romantik/duygusal anlar yaşamazlar. Seinfeld dünyaya aşk satmaz, duygusal içeriklere yüklenerek izleyicisini manipüle etmek istemez. Bu elbette bir tercih olabilir ve bir dizi barındırdığı “romance” için izlenebilir. Hangimiz sevmedik ki. Ancak Seinfeld’in böyle bir derdi yoktur ve bu haliyle diziyi 20 dakikalık tamamen yaratıcılıkla doldurulması gereken bir akış oluşturmaya mecbur bırakır. Bu bir komedi için yapılabilecek en büyük meydan okumalardan biridir. Daha Yakın zamanda çekilmiş Arrested Development ve Veep gibi diziler bu meydan okumaya katılmaya çalışsalar bile bunlar da deneysel bir üslup ya da biçimsel bir ekleme olduğunun hatırlamak gerekir. Devam edersek, gerçekten de bunun altından Jerry ve Larry dışında başka iki aklın kalkması pek mümkün gözükmemektedir. Friends’i herhalde izleyen herkes sevmiştir, HIMYM kötü bir Friends kırmasıdır ama hayranı çoktur, The Office’den (ABD) halihazırda bahsetmiştim. Bunların hepsinde aşk sahneleri bir yerden sonra (Ross ve Rachel’ın sıkıcılığın sınırlarını zorlayan ayrılıp barışmaları, o çekilmez Monica ve Chandler romantizm anları, The Office’de bitmek bilmeyen bitecekmiş gibi de durmayan Jim’in Pam ile bakışmaları, diğer dizide bu açıdan olup bitenleri anlatmaya bile gerek duymuyorum) senaryo yazarları için güzel bir kaçıştır. 20 dakikalık dizinin içerisine gömülen 4-5 dakika ile, hemen hemen 14 yaşını doldurmuş herkesin yazabileceği sahnelerle arkalarına yaslanıp rahat bir nefes alabilirler. Friends’i tekrar tekrar izleyen herkes hiç kuşkum yok ki bir yerden sonra artık dizinin hemen her bölümünün sonundaki aşk sahnelerini atlamaktan kumanda ya da klavye eskitmektedir (çok şükür Rachel’a aşık olmadığı günlerde Joey ile eğlenebiliyoruz). Seinfeld bunların hiçbirine girmez, romantk aşk sahneleri yazmak zor olduğundan değil izleyicisini bunlarla uyutmak istemediğinden. Karakterlerini de bu güçlü iddia ile paralel geliştirir ve asla aksini yapmamış olmanın pişmanlığını ilerlerde zayıflayan bölümler çekerek hissettirmez. Bu büyük bir meydan okumanın mükemmel sonucudur. Belki de Jerry Seinfeld bu yüzden, bir yerden sonra gelen anormal maddi tekliflere rağmen diziyi bitirmek zorunda kalmıştır.
Mesaj kaygısı yok
Seinfeld, Modern Family vb. dizilerin yaptığı, her bölümde, Deleware’de (temsili olduğunu belirtmeme gerek var mıdır) doğmuş, 25-30 yaşlarında senaryo odasına kapanıp dizi içeriği şekillendiren “birilerinin” nerden edindiklerini bilmediğimiz ahlak ve moral anlayışlarını seyircisinin üzerine boca etmeleri gibi işlere girmez. İzleyicisiyle değerler üzerinden bir mesaj ya da üstünlük ilişkisi kurmaz, kendini ahlaki olarak en altta konumlandırır ve bununla eğlenmeye odaklanır. Ana karakterleri yaşlı bir kadının ekmeğini çalabilir, evliymiş numarası yaparak bedava kuru temizleme elde edebilir ya da yangında çocuk yaşlı herkesi devirerek kaçmaya çalışabilir. Bunları yan karakterleri ile değil ana karakterleriyle yapmakta bir beis görmez çünkü bir moral iddiası yoktur, insanların zaten bu olan bitenden neyin ahlaki olup olmadığına dair çıkarım yapabileceğini bilir, seyircisine saygılıdır, ona ucuz etle yapılan yahniyi satmaz. Kendisini ciddiye almaz ve çoğu zaman dalga geçer. Bu da elini her türlü yaratıcılık anına açık hale getirir. Çoğunlukla karakterleri “pis” işler çevirir ve bundan asla ders almaz ya da düzeleceğine dair bir belirti göstermez. Kramer’ın pantolon paçasının sezonlar boyunca kısalması dışında karakterler de dokuz yıl boyunca bir gelişim görmeyiz, ne ilişkilerinde ne de işlerinde.
Değinilmemiş konu bırakmadan neredeyse hepsinde en iyi komediyi üretmiş olması
Seinfeld’i komedilerin komedisi yapan bir diğer yönü, dokuz yıl boyunca neredeyse değinmediği konunun kalmamış ve aynı zamanda bu olay ve olgularla ilgili neredeyse en iyi mizahı üretmiş olmasıdır. Otoparkta park edilen arabanın yerinin hatırlanamamasından, bulaşık deterjanının minnacık kapağının nasıl temizlendiğine, dişçilerin bekleme salonundaki dergilerden, erkeğin başka bir erkeğe masaj yapmasına, üç büyük tenordan, birinin davetine giderken hediye götürmeden gitmenin neden kabalık olabileceğine (George’un tabiriyle birinin davetine gitmek ne zamandan beri kabalık oldu), rezervasyon alma ile tutmanın felsefesine kadar sayısız ve akla gelebilecek her türlü konu bir şekilde Seinfeld evreninde kendisine yer bulmuş ve en iyi komedinin nesnesi olmuştur.
Kavram oluşturması
Bir diziyle ilgili “İngiliz diline yaptığı 25 katkı” (New York Post: Seinfeld’s 25 greatest contributions to the Englısh language) diye bir başlık okumak çok zor olsa gerek. Ancak ve tabi ki bunu yapabilecek bir dizi varsa o da Seinfeld olabilirdi. İzleyenler rahatlıkla hatırlayacaktır, bir bölümde George yabancı olarak katıldığı bir cenaze töreninde yiyeceklerin olduğu tarafa giderek eline bir cips alır, sosa cipsi batırır, sonra bir ısırık alır ve aynı dilimi tekrar sosa batırır ve oradan bir genç George’a müdahale ederek sosu öyle kullanamayacağını, bunun sos kasesinin içine kafasını sokmaktan bir farkı olmadığını söyler ve cenaze töreninin ortasında bir kavga başlar. Herhangi bir dizi bu sahneyi anlatılanlarla sınırlı tutacakken Seinfeld öyle yapmaz ve bu durum için bir tabir üretir, double dip/per. Cipsi (ya da böyle yenen herhangi bir yiyeceği) ısırıp birden fazla kere sosa batırmanın bir ismi vardır artık. Yine buna benzer şekilde, close talker (bir kişiyle konuşurken onun yüzüne fazla yakın duran), sideler (yaptığı işi patronuna anlatan kişiye çaktırmadan sokularak yapılan işte hiç emeği olmadığı halde kredi almaya çalışan kişi), sponge-worthy (kadınların korunma yöntemlerini kullanmasına değecek erkek), yada yada (bir hikayenin anlatmak istenmeyen kısmını atlamak için kullanılan tabir) gibi daha birçok kavram, kelime, deyiş Seinfeld sayesinde gündelik konuşmaların bir parçası olmuştur.
Ve son olarak şunu eklemek doğru olabilir, dizinin içinde, dizinin kendisinin ilk başlangıç ve çekim hikayesinin anlatıldığı sezonlarda ifade edilen, artık herkesin çok iyi bildiği “a show about nothing” meselesi. Diziyi yayıncı kuruluşa götürdüklerinde doğal olarak dizinin neyle ilgili olduğu sorusuna muhatap oluyorlar. Ve buna birkaç git gelin sonunda buldukları cevap: “hiçbir şey”, “dizi hiçbir şey hakkında değil, herkes bir şeyler hakkında dizi çekerken biz hiçbir şey hakkında olmayan bir komedi yapmak istiyoruz” diyorlar. Sanırım artık çok duyulmaktan sıradanlaşmış bu “quote” bile dizinin mükemmellik seviyesinin açık bir örneği.