The Roman Yayınları, Grigoriy Petrov’un Beyaz Zambaklar Ülkesinde ve Stefan Zweig’in Santranç kitaplarını 25 Temmuz’da okurlarla buluşturuyor.
Atatürk’ün okulların müfredatına mutlaka dahil edilmesini istediği kitap “Beyaz Zambaklar Ülkesinde”, Rus editör M. Vituhnovskaya’nın 2003 yılında yaptığı çok özel araştırmalar ve açıklamalarıyla hazırlanmış önsöz, sonsöz ve derlemeleriyle genişletilmiş baskısıyla raflarda yerini alacak.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde (Grigoriy Petrov)
Atatürk’ün okulların müfredatına mutlaka dahil edilmesini talep ettiği kitap. Genç Fin aydınlarının başında gelen Snellman ile Finlandiya’nın birkaç genç öğretmeni, din adamı ve avukatı, gençlere yönelik konuşmalarında geleceğin “yaşam mimarları”na şöyle seslenirlerdi:
“Aydın olmak, efendiler gibi giyinmek ya da boyna kolalı bir yaka, kafaya şık bir şapka takmak demek değildir. Aydın olmak, halkın beyni olmak demektir. Sizler halkın aklını, iradesini, kuvvetini, halkın vicdanını uyandırmakla yükümlüsünüz. Halkın bilincini uyandırmakla… Halka, köylüye, işçiye, toplumun alt kesimlerine nasıl daha iyi yaşayabileceklerini, daha iyi bir hayata nasıl sahip olabileceklerini öğretmekle yükümlüsünüz. Onlara nasıl çalışmaları gerektiğini öğretin. Onlara yoksul olsa da sağlıklı bir yaşamı nasıl düzenleyeceklerini öğretin. Kendilerinin ve çocuklarının sağlıklarını nasıl koruyacaklarını öğretin. Unutmayın ki halkınızın cehaleti, edepsizliği, pervasız ayyaşlığı, hastalıkları, yoksulluğu, bunların hepsinin ayıbı ve suçu sizindir.”
Satranç (Stefan Zweig)
“Satrancın çekici olmasının en belirgin nedeni, stratejisinin farklı beyinlerde farklı şekillere bürünmesidir; bu manevi savaşta siyah, beyazın o an hangi hamleyi yapacağını bilemez ve tahminler yürüterek bir çözüm yolu bulmaya çalışır, diğer yandan beyaz da siyahın kurduğu tuzakları anlamaya ve engellemeye çalışır.”
Stefan Zweig’ın intihar etmeden önce kaleme aldığı son eser olan Satranç’ta, New York’tan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisinde tesadüfi bir şekilde hayatları kesişen dünya satranç şampiyonu, onunla tanışmak için fırsat yaratmaya çalışan bir yolcu ve Nazi yönetimi tarafından aylarca sorguya çekilmiş olan Dr. B.’nin ilginç öyküsü anlatılıyor. Tutuklu olduğu sırada rastlantı sonucu eline geçen bir kitapla satranç oynamayı tüm ayrıntılarıyla öğrenen, daha sonra bunu bir tutkuya dönüştüren Dr. B.’nin yaşadıkları aslında dönemin psikolojik etkilerini çarpıcı bir şekilde yansıtıyor.
Aldığımız kararlarda bir de “el âlem” faktörü vardır kuşkusuz. Kararlarımız duymayan kulaklara, cehalete, kötü niyete ya da anlayışsızlığa kurban olabilir. Ama yine de yeniden kararlar almaya, yeniden denemeye değer çünkü her zaman başarıya götüren farklı alternatifler mutlaka olacaktır.