Sovyet döneminin en büyük bilimkurgu yazarları olarak anılan Arkadi ve Boris Strugatski’nin Yokuştaki Salyangoz romanı, Hazal Yalın’ın çevirisiyle İthaki Yayınları’nın Bilimkurgu Klasikleri serisindeki yerini aldı.
Strugatski kardeşlerin az bilinen başyapıtlarından olan fakat onlara göre “en kusursuzu ve yazdıkları arasında en önemlisi” olan Yokuştaki Salyangoz, “İnsan doğaya hükmedebilir mi?” sorusuna yanıt arıyor.
Yokuştaki Salyangoz
“Yokuştaki Salyangoz, Strugatskilerin tuhaf ve kuvvetli ilaçları arasında en etkili olanı.” – Jonathan Lethem
“Birilerinin icat ettiği, uydurduğu ama bana ve belki kendisine de açıklamak zahmetine katlanmadığı bir dünyada yaşıyorum.”
Arkadi ve Boris Strugatski, entelektüel açıdan kışkırtıcı, inanılmaz eğlenceli, cesur ve eleştirel kitaplarıyla “Sovyetler döneminin en büyük bilimkurgu yazarları” sıfatını hak eden yegâne ikili. Yokuştaki Salyangoz ise, Strugatski kardeşlerin az bilinen başyapıtlarından fakat onlara göre eserlerinin “en kusursuzu ve yazdıkları arasında en önemlisi.”
Biber, günlerini aşağıdaki ormanın yönetimini sağlayan İdare’nin bürokratik koridorlarında geçirmektedir. Bir dilbilimci olan Biber’in dileği ormana girmektir fakat İdare tarafından bu talebi sürekli reddedilmektedir. Öte yandan, her gün “yarın” geleceği söylenen araba gelip onu almadığı için İdare binasında sıkışıp kalmıştır. Biber’in de tek yapabildiği, yamacın tepesindeki İdare’de oturup ormanı seyretmektir.
Candide ise yıllar önce bir helikopter kazasından canlı kurtulan bir İdare memurudur. Orman’ın yerlileri tarafından sahiplenilen Candide, yerliler
arasında basit hayat sürmektedir. Ancak Candide’in tek istediği İdare’ye geri dönebilmektir. Yerliler ormanın tehlikeleri hakkında onu uyarsalar da
Candide her gece yatarken “yarın” tepedeki İdare’ye doğru yola çıkma planları yapmaktadır.
İnsan, çevresini ne kadar tanıyabilir? Daha da önemlisi, insan doğaya hükmedebilir mi?
Yokuştaki Salyangoz, şimdiyle geleceğin arasındaki tehlikeli yolculuk.