Vladimir Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin, Ekim Devrimi ile Sovyet Birliği’ni kurmalarının üzerinden 100 yıl geçti. Bu devrim ile dünyanın ilk ve en büyük sosyalist devleti kurulurken, Ekim Devrimi 20. yüzyılda dünya tarihini etkileyen en önemli olaylardan biri oldu. İşte üzerinden bir asır geçen Ekim Devrimi hakkında okunması gereken 20 kitap önerisi…
1. Dünyayı Sarsan 10 Gün —John Reed
Dünyayı Sarsan On Gün, 1917 Sovyet Devrimi’ni olanca canlılığıyla yansıtan bir anlatıdır. Devrimi günbegün izleyen Amerikalı gazeteci John Reed bir tarihçi titizliğiyle, belgelere dayanarak kurar yapıtını. Bu kitabı eşsiz kılan, başkaldırının açığa çıkardığı yaratıcı enerjiyle kaleme alınmış olmasıdır. Öyle ki baş döndürücü bir ivmeyle gelişen onca olay; gazete haberleri, polemikler, telgraflar, çağrılar ve bildiriler bir solukta okunmaktadır. Umutlu bir anlatıdır. Dünyayı Sarsan On Gün. Delik ayakkabılar içinde üşüyen ayakların umudu, isten kararmış izbelerin kararlılığı, aç midelerin cesareti üzerinedir. İşçi sınıfı tarih sahnesine bir kez daha çıkar; Ancak bu kez muzaffer özne olarak… Tarih çizgisinin kırıldığı bu noktada. John Reed’in okurları da sarsıntıya tanık olmaktalar.
2. 100. Yılında Ekim Devrimi
Ekim Devrimi insanlık tarihinin en büyük olaylarından biridir. 1917 başında henüz bir Romanovlar monarşisi olan Rusya, yalnızca sekiz ay sonra Bolşevik Parti liderliğindeki emekçi sınıfl arın dümeni ele geçirdikleri bir başka âlemin ilk vatanı olmuştur. Ekim Devrimi her şeyi altüst etmiştir. Konuşanları susturmuş, susanları konuşturmaya başlamıştır. Yönetenleri yönetilene, yönetilenleri yönetene çevirmiştir. En geridekini ileriye sıçratırken, en ileridekini en geriye düşürmüştür. Toplum hayatının tepesindekileri alaşağı etmiş, en aşağıdakileri doruklara taşımıştır. Emekçi kitleler ile siyasal alan arasındaki bütün duvarları yıkıp geçmiştir. Esaretin, savaşın, baskının, eziyetin, buyurganlığın, ayrımcılığın, hiyerarşinin, inkârın, sömürünün, dayatmanın ve bağımlılığın zincirlerini kırmış; hürriyetin, yaratıcılığın, dayanışmanın, barışın, ortaklaşmanın ve eşitliğin kapılarını ardına kadar açmıştır.
1917’de bir sevinç ve şenlik toplumu olan sosyalizme doğru o çok kararlı ilk adım atılalı tam 100 yıl olmuştur. Dünya proletaryasının savaşa, düşmanlığa, her türlü tahakküme, nefrete, kine, çıkarcılığa, bencilliğe ve kötülüğe karşı ilk haykırışlarının üzerinden tam 100 yıl geçmiştir. Buram buram hayat, devrim, aşk, iyilik, güzellik, özgürlük, ümit ve neşe kokan ilk sosyalist atılımlar, kazanımları ve dersleriyle koca bir asırı geride bırakmıştır. Çaresizlikler, güçlükler, açlıklar, yokluklar, hastalıklar, ıstıraplar, gerilikler, yalnızlıklar, saldırılar ve çullanışlara karşı direne direne ileri sıçrayışlar yapma azmi ve kararlılığıyla başlayan büyük yürüyüş, tam 100 yıldır sürmektedir.
Bu kitap, Ekim Devrimine 100 yıl aradan sonra ve değişik açılardan bakan 19 yazarın ortak emeğinin ürünüdür. Ekim Devriminin ruhuna uygun olarak kolektif ve enternasyonalist bir karakter taşımaktadır.
3. Nisan Tezleri —Vladimir Lenin
Agora Kitaplığı, Lenin Külliyatı’nı yayınlamaya devam ediyor. Diziyi hazırlayan Ferit Burak Aydar’ın aynı zamanda çevirilerini üstlendiği bu serinin yeni kitabı, Nisan Tezleri. Bu, Lenin’in Nisan 1917 başında Rusya’ya yeniden döndükten sonra, Bolşevik Devrimi’ni başlatan süreç için öngördüğü devrimci tezlerini sıraladığı metindir.
4. Sovyet Yüzyılı —Moshe Lewin
SSCB tarihin karanlığına karışmış gibi görünse de, geçtiğimiz yüzyıla vurduğu damga ve günümüzde süren etkisiyle, hâlâ önemli bir araştırma alanı. Fakat bu tarih, uzun bir süre boyunca, hem gerekli bilgi ve belgelere ulaşmanın güçlüğünden hem de Sovyet rejiminin gerçeklerini örten ideolojik perdenin varlığı nedeniyle yazılamadı. Moshe Lewin Sovyet Yüzyılı’nda, yakın zamana kadar girilemeyen arşivlerdeki belgeler üzerinde ayrıntılı bir araştırma yaparak, tüm karmaşıklığıyla bu tarihin izini sürüyor. Lewin, demografi, ekonomi, kültür ve politik baskı gibi hayati unsurları öne çıkararak, bugüne kadar bütünüyle anlaşılması mümkün olmamış bir sistemin işleyişini bizlere sunuyor. Sovyet Yüzyılı, basit ve çizgisel bir hikâyeden yola çıkarak bu hikâyenin sürekliliklerini, kopuş noktalarını Ekim 1917’deki başlangıcından, 1980’lerdeki çöküş sürecine kadar, Stalinist diktatörlük ve Kruşçev’in imkânsız reformlarıyla geçen yılları da resmederek ayrıntılarıyla ele alıyor.
5. 1905’den 1917’ye Rus Devrimleri —Murray Bookchin
Üçüncü Devrim’in ilk iki cildinde modern çağdaki demokratik devrimler tartışılmış, feodal kurumlarla mutlaki monarşilerin tasfiyesiyle yaşanan siyasal değişimlerin yanı sıra sanayi kapitalizminin doğuşu ve gelişmesi, toprağın görece eşit dağıtımı ve aristokrasiye ait bir dizi ayrıcalığın yürürlükten kaldırılması gibi ekonomik değişimler üzerinde de durulmuştu. Elinizdeki bu üçüncü cilt ise yirminci yüzyılın birinci yarısını tarihin en devrimci dönemi kılan iki büyük devrimci kalkışmaya, 1905 ve 1917 Rus devrimlerine odaklanmaktadır. Proleter devrimler çağını başlatan bu iki olaya heterodoks, ama aynı zamanda gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşan Bookchin, eski düzeni yıkıp yepyeni bir düzen kurmak amacıyla üretilen devrimci doktrinlerdeki doğru ve yanlış yönleri zamanın sınamasından geçirerek derinlemesine irdelemektedir. 1917 Bolşevik Devrimi’ni Avrupa sosyalizminin bir ifadesi olarak gören Bookchin, zamanın en işe yarar devrimci fikirlerinin Rusya’daki Sol Sosyalist Devrimciler tarafından dile getirildiğini, onların devrimci halkçılığının Şubat Devrimi sonrasında Rusya’nın sürüklendiği krize en iyi çözümü sunduğunu belirtmektedir.
1905’ten 1917’ye Rus Devrimleri soluk soluğa yaşanan, büyük düşün ve eylem adamlarının damgasını vurduğu büyüleyici bir devrimci dönemin özgün hikâyesidir.
6. Sovyet Rusya Tarihi, Bolşevik Devrimi 1, 2, 3 —Edward Hallett Carr
İngiliz tarihçi E. H. Carr’ın Bolşevik Devrimi tarih yazımında gerçekleştirilmiş en büyük yapıtlardan biri olma özelliğini sürdürüyor. Konusunda bir klasik haline gelen bu başyapıt, Sovyet tarihi üstüne yapılan başka birçok araştırmaya da esin ve başvuru kaynağı olmuştur. Bolşevik Devrimi’nin bu ilk cildi, Bolşevizm’in doğuşunu ve gelişmesini, 1905 ve 1917 devrimlerini ve Sovyet iktidarını içeriyor. Kitabın Türkçe literatüre yapacağı daha önemli katki ise, parti, Sovyet ve ilktidar aygıtları arasındaki ilişkilere iktidarda ve Sovyet yönetimindeki merkezileşmeye, milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı uygulamalarına ilişkin çok zengin bir kaynak oluşturmasıdır.
7. Bolşevikler İktidara Geliyor – Petrograd’da 1917 Devrimi —Alexander Rabinowitch
20. yüzyıl dünya tarihini büyük ölçüde belirleyen 1917 Sovyet Devrimi üzerine bugüne dek pek çok kitap yayınlandı. Bolşevikler İktidara Geliyor, bu kitapların en önemlilerinden biri olarak öne çıkıyor. Rus ve Sovyet tarihi üzerine çalışan uzmanların çoğunun üzerinde birleştiği kanaate göre; Bolşevikler İktidara Geliyor, “Rus Devrimi üzerine yazılmış en iyi kitap”. Tarih profesörü Rabinowitch’in on beş yıllık çalışmasının ürünü olan kitapta, Sovyet Devriminin en önemli kesiti, bütün zenginliğiyle ortaya seriliyor. İşçilerin 3-4 Temmuzdaki kalkışmasından 25 Ekimde Geçici Hükümetin devrilişi ve Bolşeviklerin iktidarı alışına kadar uzanan 100 günlük tarih, bütün yönleriyle ve çatışmanın her iki tarafında yer alan tüm güçler açısından inceleniyor. Başta Bolşevikler olmak üzere belli başlı politik aktörlerin programatik belgeleri, bildirileri, toplantı tutanakları, kararları; tüm günlük gazeteler, parlamento oturumlarında ve Sovyetlerde yapılan tartışmalar, bir belge yığınına dönüştürülmeden akıcı bir metin içinde anlamlandırılıyor ve böylece zevkle okunacak, öğretici ve heyecanlı bir anlatı çıkıyor ortaya.
8. Bolşevikler İktidarda —Alexander Rabinowitch
Bolşevikler İktidarda, Alexander Rabinowitch’in pek çok yorumcu tarafından en kapsamlı ve başarılı 1917 Sovyet Devrimi incelemesi olarak görülen üçlemesinin son kitabıdır. Üçlemenin önceki kitaplarında devrime giden yolu ve devrim anını zengin ayrıntılarla aktaran Rabinowitch, bu kez, 1991 sonrası erişime açılan yeni arşivlerden de faydalanarak, Sovyet iktidarının ilk yılına odaklanıyor. Kitapta, muzaffer bir devrimin muktedir bir devlete, “isyancıların yöneticilere” dönüşme sürecine; geri adım ve ileri hamleleri, zafer duyguları ve yenilgi kaygıları, ittifakları ve ayrışmaları, kısacası tüm coşku ve gerilimleriyle tanıklık ediliyor. Sosyalist iktidarın Birinci Dünya Savaşı, açlık, işsizlik, karşı-devrimci komplolar tarafından kuşatılmışlık duygusu içinde hayatta kalma çabasını anlatan kitap, “devrimin çocukları” arasındaki ayrışmalara da yakından bakıyor. Barış, emekçi kitlelerin siyasete katılımı, temel özgürlükler, anayasa gibi başlıklarda dönemin sosyalist partileri arası açılar ve sertleşen çatışmalar, bu incelemenin kadrajına giriyor.
Üçlemenin yine Yordam Kitap tarafından basılan Devrime Doğru ve Bolşevikler İktidara Geliyor ciltleriyle birlikte bu kitap, çok sayıda veriyi bir belge yığınına dönüştürmeden derleyerek ve akıcı bir kurgu içinde öyküleyerek Sovyet iktidarının ilk yılında yaşananlara dair yeni bir ufuk kazandırıyor.
9. Bir Devrimin Kaderi SSCB 1917-1937 —Victor Serge
Siyasi düzende Sovyetler, sendikalar, kooperatifler, kominist parti birlikte kayboldular. Bunlardan geriye oldukça pahalı ve can sıkıcı tabelalardan, kırtasiyeci memurlar ordusundan, laflardan başka nesne kalmadı. Sovyetlerin seçimlerinde, müzik başta, eller oy birliğiyle havaya kalkmış olacak, topluca oy verilecek; ya da oylama iş saati içinde, fabrikada bütün kapılar kapalı halde yapılacaktı. Bunları kimin seçtiğini hiç kimse bilmiyor, bununla hiç kimse ilgilenmiyor. Sendika aidatları alıyor, bunları aktif elemanlar arasında paylaştırıyorlar, yani yazlıkta oturanlar ve tiyatrolar için ayrıcalıklı biletler edinme düzenine uygun düşünce sahipleri fabrikada kalabalık bir bürokrasi oluşturuyorlar.
10. Rus Devriminin Tarihi —Lev Troçki
Troçki’nin sürgündeki ilk büyük ürünü -onun çapında bir Marksist teorisiyenden beklenmeyecek bir şey- somut bir tarih eseriydi. Rus Devriminin Tarihi (1930) birçok yönden bugüne kadarki Marksist tarih edebiyatının en üstün, bir tarihçinin ustalığını ve tutkusunu bir politik önderin ve bir örgütçünün etkinliğiyle ve belleğiyle birleştirerek geçmişi yeniden değerlendirmenin de tek büyük örneğiydi. Perry Anderson Rus Devriminin Tarihi, gerek çap, gerek güç ve gerekse ihtilal konusunda Troçki’nin fikirlerini tam anlamıyla açıklaması bakımından onun en büyük eseridir. Dünya edebiyatında bir ihtilali, başlıca önderlerinden biri tarafından açıklayan tek eserdir… Ama Troçki bir tarihçi olarak aktörlüğünün ve görgü tanıklığının üstüne çıkar. Sezar için söylenenler -yani yazarlığının komutanlığının ve politikacılığının yanında gölge olduğu- Troçki için söylenemez. Eserini çok ince testlere tabi tutar ve genellikle dostlarından çok düşmanlarından elde ettiği çok esaslı tanıklarla desteklemeye çalışır. Kendi otoritesinden hiçbir zaman sözetmez; yalnız arada sırada, o da pek seyrek olarak, kendisini sahneye sokar.
11. Devrimler Çağı —Taner Timur
Tarih, siyaset ve felsefenin kesişim noktalarında ufkumuzu genişleten yeni çalışmalara imza atan Taner Timur, şimdi de Devrimler Çağı’na bakıyor. Timur, 19 ve 20. yüzyılın üç önemli devrimci kalkışmasında, 1848, 1871 ve 1917 yıllarında yaşananları dört ayrı bölümde ele alıyor.
Kitabın ilk iki bölümünde hem 1848 Şubatının şanlı devrim günlerini, hem de aynı yılın Haziran ayındaki karşı-devrim dönemini inceleyen Taner Timur, birçok yönüyle bugünleri de anlamamıza yardımcı olan bu olayları, Marx ve Engels’in Komünist Manifesto ve Marx’ın Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i eserlerinin rehberliğinde aydınlatmaya çalışıyor. “Paris Komünü ve Marx” başlığını taşıyan üçüncü bölümde, 1871 Komün deneyiminin doğuşu, güçler arasındaki oransızlığa rağmen savaşın göze alınması, I. Enternasyonal’in konumu gibi konular ele alınıyor.
Son bölüm, “Doğu Sorunu, Paylaşım Savaşı ve 1917 Devrimi” başlığını taşıyor. Bu bölümde 1917 Sovyet Devrimi’ni ana hatlarıyla inceleyen Taner Timur şunları söylüyor: “Bu yıl 100. yıldönümünü andığımız bu büyük devrim, milyonlarca insanın öldüğü korkunç bir savaşın sonlarında tüm insanlığa büyük umutlar saçmıştı. Oysa uluslararası kapitalizm, daha ilk günden itibaren onu kuşattı; emekçi yönetimine karşı faşist barajlar kurdu; yeni ve daha korkunç savaşlar çıkardı ve sonunda da sistemi ‘demir perde’ kıskacı altında nefessiz kılarak bir çeşit ölüme mahkûm etti.”
Devrimci kalkışmaları ve karşı-devrimci manevralarıyla bugünümüze ışık tutan üç önemli tarihsel kesiti anlatan Devrimler Çağı, her kütüphanede bulunması gereken bir eser.
12. Halkların Rus Devrimi Tarihi —Neil Faukner
Günümüzün önde gelen Marksist tarihçileri arasında yer alan Neil Faulkner, 1917 Büyük Ekim Devrimi’nin 100. yılında, devrime farklı bir bakış açısıyla yaklaşan, onun bir demokrasi ve yaratıcılık patlaması olduğunu ileri süren kitabıyla yeni tartışmalar açıyor. Yordam Kitap’ın Geçmişten Geleceğe Sosyalizm Dizisi’nde her biri farklı perspektif ve politik duruşla kaleme alınmış, birbirinden ayrılan görüşler barındırsa da tartışmacı nitelikleriyle birbirini bütünleyebilen, sosyalizm deneyimlerini ve tarihsel süreçleri Marksizmin metodolojisine dayanarak irdeleyen, tartışma ve ufuk açıcı kitaplara yer veriliyor. Neil Faulkner’ın Halkların Rus Devrimi Tarihi adlı yeni çalışması da tam bu yaklaşıma uygun bir kitap. Kitabına “Rus Devrimi, dünya tarihinin muhtemelen en yanlış anlaşılmış olayıdır,” diyerek başlayan Faulkner, devrimin özü itibariyle aşağıdan yükselen bir demokrasi ve eylem patlaması olduğunu, katılan milyonlarca insanı bizzat dönüştürürken olup biteni takip eden on milyonlarca insana da esin verdiğini, temellerinden sarstığı dünya kapitalist sistemini devirmenin eşiğine geldiğini, ancak alabildiğine farklı bir dünyanın umut verici bir anlık görüntüsünü sunduktan sonra da geri çekildiğini ve karşı-devrimle yıkıldığını ileri sürüyor. Halkların Rus Devrimi Tarihi’nin birinci bölümünde 1825-1916 dönemi, devrimcilerin yükselişi, rejimin konumu, Lenin ve Bolşeviklerin tarih sahnesine çıkması ve Büyük Savaş koşullarıyla birlikte değerlendiriliyor. İkinci bölümde Faulkner, tümüyle 1917 yılındaki “fırtına”ya odaklanırken; Şubat Devrimi’ni, ikili iktidar olgusunu, Ekim günlerini ve karşı-devrimi tartışıyor. Üçüncü ve son kısım ise 1918-38 yıllarını kapsıyor ve bu dönemi; dünya devrimi, kuşatılmış devrim ve Stalin tartışmaları ekseninde ele alıyor.
13. Devlet ve Devrim —Vladimir Lenin
Sınıf mücadelelerini önemsemek ve bu mücadeleleri temel almak, Marksist olmaya yeter mi? İşçi sınıfı, siyasal iktidarı ele geçirme hedefiyle yetinebilir mi? “Burjuva devlet mekanizmasının parçalanması” ne anlama gelir ve neden gereklidir? “Zora dayalı bir devrim” olmadan olmaz mı? Demokrasi, aşılamaz bir hedef midir? “Proletarya diktatörlüğü”, tam olarak nedir? Ve başka pek çok soru ve cevapları…
Lenin, Rusya’daki çarlık rejimine son veren 1917 Şubat Devrimi ile 1917 Ekim Devrimi arasındaki Ağustos-Eylül aylarında kaleme aldığı bu eserinde, Marx’ın ve Engels’in çalışmalarından hareketle, kapitalizm ile sınıfsız toplum (komünizmin üst evresi) arasındaki geçiş sürecini ve komünizmin “sosyalizm” diye anılan “alt evresi”nin ayırt edici özelliklerini ele alıyor. Marksizmin devlet ve devrim konularındaki temel tezlerini çarpıtma ve örtbas etme girişimlerini amansızca eleştirerek!
14. Devrimin Cebiri: Hegel’den Marx’a —Hans Heinz Holz
Felsefenin Aşılması ve Gerçekleştirilmesi, çağımızın en önemli felsefecilerinden Hans Heinz Holz’ün 50 yıllık felsefi çalışmasının özünü oluşturan başyapıtıdır.
Holz üç ciltlik bu kapsamlı çalışmasında birinci cildin başlığını koyarken, Rus devrimci Herzen’den esinlenmiş; Devrimin Cebiri: Hegel’den Marx’a, Almanya’dan Rusya’ya, oradan tüm dünyaya uzanan bu devrimci bağlarla ortaya çıkmıştır.
“Tüm dünyaya” dedik, zira Holz, Georg Lukács’tan Antonio Gramsci’ye, Palmiro Togliatti’den Mao Zedong’a, 20. yüzyıl boyunca tüm dünyada Marksist felsefe alanında önemli çalışmalara imza atmış yazar ve eylemcileri, kendi çelişki ve diyalektik kavrayışı doğrultusunda değerlendirip yeni sentezlere ulaşmaya çalışmış, denebilir ki diğer çağdaş felsefecilerin pek de yanaşmadığı bir işe soyunmuştur.
Bilimin ilerlemesi, bilgiye ulaşmak ve hayatı zenginleştirmek için karşıtların çatışmasını zorunlu gören Holz’e göre, çelişki yoksa hareket de, hayat da yoktur. O yüzden bu çalışmasında çelişkilerin ve onun ortaya çıkardığı eylemin önemini her şeyin üstünde tutmaktadır.
Hegel felsefesine odaklanıp Marx’a uzanan bu ilk ciltte, bir bakıma diyalektik materyalizmin kuramsal zemini ve temel aldığı felsefi birikim açıklığa kavuşturulmaktadır. Holz bu çalışmasında Hegel felsefesinin Avrupa üzerindeki etkisini, günümüzde Hegel düşüncesini, metafiziğin siyasal boyutlarını, Hegel’in mirasını ve felsefenin dönüşümünü tartışırken, hem modern anlamda Hegel’le başlayan diyalektiğin günümüze kadarki izini sürmekte hem de felsefe tarihinden hareketle pratiğin (siyasetin) felsefeyle olan kopmaz bağına Marx’tan ilham alarak dikkat çekmektedir…
15. Halkın Devlet Yönetimine Katılımı Üzerine —Vladimir Lenin
Marx ile Engels, “işçi sınıfının kurtuluşu işçi sınıfının kendi eseri olmak zorundadır” diyordu. Peki ama nasıl? Bu derleme, Lenin’in, 1917 Ekim Devrimi’nden kısa bir süre önce ve devrimi izleyen yıllarda bu soruya verdiği cevapları bir araya getiriyor.
Sosyalizmin kuruluşu, “yukarıdan aşağıya” doğru mu, “aşağıdan yukarıya” doğru mu örgütlenmeli? Yoksa bu ikisini karşı karşıya getirmek yanlış mı? Özellikle de geri bir ülkede, işçi sınıfını ve emekçi kitleleri devlet yönetimine katmak, pratikte mümkün mü? Ekim Devrimi’ni izleyen ilk yıllarda ne ölçüde başarılabildi? Lenin, karşılaşılan tıkanıklıkların aşılması için ne tür somut öneriler getirmişti?
Proletarya diktatörlüğü, sosyalist demokrasi ve sosyalist kuruluş süreci hakkındaki tartışmalarda, belirli özel dönemlerin somut gereksinimleri doğrultusunda kaleme alınmış eserlerden yanlış ya da eksikli sonuçların çıkarılmasıyla sık karşılaşılır. Halkın Devlet Yönetimine Katılımı Üzerine, aynı konuların daha bütünlüklü bir şekilde ele alınmasını kolaylaştıran bir derleme.
16. Lenin 2017 —Vladimir Lenin ve Slavoj Zizek
Bolşevik Devrimi, üzerinden tam yüz yıl geçmesine rağmen, sebepleri, sonuçları, ortaya çıkardıkları ve tartışmalarıyla tarihin önemli mihenk taşlarından biri. “Barış, ekmek ve adalet” sloganıyla iktidara gelip, bu iktidarı Sovyetler, yani halk meclisleri üzerinde temellendiren Bolşevikler, dünyanın ezilen tüm emekçi halklarına örnek teşkil ettiler. Bugün Ekim Devrimi’yle kurulan Sovyetler Birliği artık mevcut olmasa da, kapitalizm ve emperyalizmin baskısı, sömürüsü, çevre tahribatları karşısında direnenler bu devrimin deneyiminden hâlâ yararlanmaktalar. Dahası bu devrimin arkasındaki büyük fikir adamı, siyasetçi ve devrimci insanın, yani Lenin’in teorilerine, eylemlerine ve düşüncelerine hâlâ çok büyük bir ilgiyle yaklaşmaktalar.
Zizek elinizde tuttuğunuz derlemesinde, Lenin’in devrimci karakteri ve düşüncelerinin güncelliğini vurguluyor. Özellikle yaşamının son günlerinde yazdığı mektuplar, konuşmalar, denemeler ve yorumlar üzerinden Lenin’in siyasi kişiliği, yönetim anlayışı, devrime ve yeni kurulan Sovyetler Birliği’ne nasıl baktığı okura sunuluyor. Bu büyük devrimcinin, hayatını nasıl son anına dek devrimin bekasına ve ilerletilmesine adadığını gözler önüne seriyor. Zizek’in yorumları ve analizleriyle zenginleşen derleme, okura Bolşevik Devrimi’ni taze bir bakış açısıyla değerlendirme fırsatı verdiği gibi, Lenin’i daha iyi tanıma şansı sunmasıyla da oldukça değerli bir çalışma.
17. Lenin —Lars T. Lih
Yakın tarihin en tartışmalı ve hakkında en çok yazılıp çizilmiş siyasi figürlerinden biri üzerine kaleme alınmış bu biyografik deneme, okuru Lenin’in hayatını ve siyasi stratejisini yeni bir ışık bir altında değerlendirmeye davet ediyor. Yazarının kendi ifadesiyle, kanlı canlı bir insan olan Vladimir İlyiç Ulyanov ile onun kamusal personası N. Lenin arasındaki ilişkiyi, bir başka deyişle özel yaşamı ve siyasi stratejisi arasındaki bağlantıyı gözler önüne sermeye çalışıyor. Ve bunu yaparken gerek Soğuk Savaş döneminde bilhassa Batı’da üretilen, önyargılar ve ideolojik kaygılarla malul Lenin literatürüne, gerekse 1980’lerde açılan Sovyet arşivleri temel alınarak tek taraflı bir biçimde kaleme alınmış ve daha ziyade Lenin’in özel yaşamının mahrem yönlerine odaklanan spekülatif çalışmalara bir alternatif olma iddiasında.
Lenin’in yaklaşık otuz yıllık devrimci kariyerinin izini süren Lars T. Lih, onu işçi sınıfının devrimci potansiyelinden şüphe duyan, pragmatik bir karamsar olarak resmeden standart “ders kitabı” yorumunun aksine, son derece romantik, tutkulu ve iyimser bir Lenin portresiyle çıkıyor karşımıza. Analizinin temel izleğini ise, Lenin’in ömürlük siyasi projesi olarak adlandırdığı “kahramanca sınıf liderliği”, yani Rus proletaryasının, çoğunluğu köylülerden oluşan Rus halkına liderlik etmesi fikri teşkil ediyor. Konjonktürel şartlara göre yıllar içerisinde birtakım değişikliklere uğrasa da özünü ve tematik bütünlüğünü muhafaza eden bu strateji, Lenin’i hem Rus siyasi tarihi hem de enternasyonal sosyalist hareket içerisinde hak ettiği bağlama oturtmamıza da olanak tanıyor. Lih’e göre, bu tarihi şahsiyeti bütün yönleriyle anlayabilmemizin yolu, onun bu ilham verici siyasi stratejiye duyduğu, kökenleri büyük oranda ailevi geçmişine ve kişisel deneyimlerine uzanan derin duygusal bağı idrak etmekten geçiyor…
18. Rus Devrimi —Marcel Liebman
Marcel Liebman’ın eseri, [Rus Devrimi hakkındaki] boşluğu çok iyi doldurmaktadır. Yazar, devrimin hemen bütün yönleri ve tarihsel ortamıyla ilgili çok büyük miktarda temel bilgileri, az bir yerde özetlemeyi başarmış; olayların derli toplu, canlı ve meraklı bir hikâyesini ortaya koymuştur. Hâdiseleri layık olduğu ciddilikle anlatmakta, fakat bunu tatlı ve hareketli bir tarzda yapmaktadır. Gerçekten de, konuya ilişkin bilgilerin günümüzdeki durumunu, rahat ve anlaşılır bir tarzda özetleyebilmiştir. Konuyu halk için basitleştirmenin aşırılıklarına düşmeden ve ele almak zorunda kaldığı girift sorunları fazlaca sadeleştirmeden, büyük halk yığınlarına hitap etmektedir. Liebman olayları örnek bir içtenlik ve objektiflikle anlatıp çözümlemektedir. Bu eser, tümü bakımından öylesine mükemmel, öylesine değerlidir ki, okunmasını bütün yüreğimle öğütlemekten ve layık olduğu geniş okur kitlesine ulaşarak ona tam değerinin verileceğini ummaktan geri kalmıyorum.
19. Lenin’den Stalin’e Rus Devrimi 1917-1929 —Edward Hallett Carr
Ünlü tarihçi Edward Hallett Carr, onlarca yıl boyunca Sovyet tarihi üzerine çalıştı. Bolşevik Devriminin patladığı yıllarda, henüz 25 yaşında bir İngiliz Dışişleri mensubuyken başlayan ilgisini yaşamının sonuna kadar sürdürdü. 1944’te başlayıp otuz üç yıl üzerinde çalıştığı on dört ciltlik Sovyet Rusya Tarihi akademik disiplinle birleşmiş bu ilginin sonucudur. Carr, bu büyük eserinde Bolşevik Devriminin, o devrimi yapan insanların ve devrimin ardından rejimin kendini oturtmaya çalıştığı on iki çalkantılı yılın tarihini yazarak bu “yeni toplum”u ve planlı ekonomiyi tanımaya çalışmıştır.
Lenin’den Stalin’e Rus Devrimi, ünlü tarihçinin 14 ciltlik bu dev çalışmasının yoğun bir özetidir. Carr, uzun araştırmalarının “özünü damıttığı” bu kitabı, genel okurlar ile konuya ilk kez girecek öğrencileri gözeterek hazırlamıştır. Büyük Tarih’ten iki yıl sonra kaleme alınan kitapta, Sovyetlerin ilk dönem tarihi, rafine biçimde ve ayrıntının üzerine çıkıp çok daha yukarıdan bir bakışla ele alınmaktadır. Lenin’in dar kadro partisi önderliğindeki devrimden, Stalin’in yüz binlerce üyesi olan kitle partisi önderliğindeki devlete geçiş tüm yönleriyle incelenip tartışılmaktadır.
20. Devrime Doğru —Alexander Rabinowitch
Alexander Rabinowitch, uzun yıllarını 1917 Sovyet Devrimi’ni incelemeye adamış ABD’li bir tarih profesörüdür. Yazar, tarihin en büyük dönüm noktalarından birini oluşturan 1917 Sovyet Devrimi üzerine yürüttüğü yoğun çalışmanın sonuçlarını üç kitapta toplamıştır. Bu üç kitaplık dizi, çoğu yorumcu tarafından 1917 Rus/Sovyet Devrimi üzerine yapılmış en kapsamlı ve en başarılı çalışma olarak değerlendiriliyor. 1917 Ekimi öncesi ve sonrasında geçen iki yıldan daha kısa ancak son derece yoğun ve hareketli geçen bir zaman kesitini mercek altına alan yazar, kitaplarını bir belge yığınına dönüştürmeden zengin verileri başarılı ve akıcı bir kurgu içinde sunmayı başarıyor. Diziyi oluşturan üç kitaptan 1917 Ekim günlerine yoğunlaşan Bolşevikler İktidara Geliyor, Yordam Kitap tarafından 2010 yılında yayınlanmıştı. Türkiyeli okuyuculara sunduğumuz Devrime Doğru ise, 1917 Şubat’ında Çarlığın yıkılması ile Ekim’deki muzaffer sosyalist devrim arasındaki olayları, özellikle de Petrograd merkezli Temmuz Ayaklanması’nı inceliyor. Çarlık monarşisinin yıkılışı ile özgürlüğü tadan ve hayatın her alanında inisiyatif alan emekçi yığınlar, sendika ve sovyet gibi yığın örgütleri, açık siyasal mücadelede çarpışan siyasal partiler ve şaşırtıcı olaylarla yakınlaşan devrim, bir öykü lezzetiyle anlatılıyor.
bari tanıtım bülteninden olduğunu belirtseniz..