Röportaj: Hakan Özbek
Twitter: @gormoti
Gıda ve pastacılık alanında bir çok ilke imza atan Emel Başdoğan, Hayat Zayıflarken De Güzel kitabıyla okurların karşısına çıktı. Bir yemek kitabının çok ötesinde bir çalışmaya imza atan Başdoğan, işini tutkuyla yapan insanların ne kadar başarılı olabileceklerinin en güzel örneklerinden biri… Emel Başdoğan ile kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Türkiye’de gıda ve pastacılık denilince ilk akla gelen isimlerden birisiniz. Bu kapsamda pek çok başarılı çalışmada imzanız var. Yine de okurlarımız için bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Türkiye’nin ilk yemek dergisi, ilk televizyon yemek programı oluşturulması, ilk pastacılık ansiklopedisi, ilk modelli pasta üretimi, ilk unsuz ve şekersiz pastaları aklıma gelenler.
Ancak tüm çalışmalarımı bir başlık altında toplamak gerekirse: Dünyada aşırı kilo sorununa çözüm arama. Bu doğrultuda AR-GE, ürün geliştirme ve üretme, kitaplar, makaleler…
Sanırım en çok ilgimi çeken yemek kitabının yazarı sizsiniz? Sadece tarifler değil, çizimler de bir o kadar ilgi çekici… Böyle bir çalışma yapma fikri nasıl gelişti?
Güzel şeyler yemek, çok haklı ve doyurulması gereken bir istek. Bunun bedeli illa kilo almak olmamalı. Hem lezzetli, hem göze güzel gözüken, hem okurken eğlendiren hem de yazanı – ben oluyorum yani 🙂 yazarken mutlu eden bir çalışma olsun istedim. Suluboya desenleri oluşturmak beni çok mutlu ediyor. Kitap yazmak için aylarca masada ve imalathanede çalışmanın ödülü oldu benim için resim yapmak.
Kitapta bir çocukluk fotoğrafınız yer alıyor. Pastayla bakışır halde… O fotoğrafta ne düşünüyordunuz?
Ha ha, fark ettiniz mi bilmem, üç yaşındaki bir çocuk için neredeyse fazla düşünceli bir bakış.
“Ah, ah… İçi fıstık dolu, nefis. Canım babam yaşım üç diye üç katlı yaptırmış. Neredeyse 100 kişilik. Evde var 20 kişi. Demek ki günlerce pasta yiyeceğiz. Yaşasın. Sonra annem, ablalarım ve komşular günlerce ‘şişmanladık’ diye yakınıp duracaklar. Benim bu işe bir çare bulmam lazım” diye düşünüyorum büyük ihtimalle.
Yine kitabınızda çok küçük yaşlardan bu yana gıda kimyası hakkında okuma yaptığınızı ifade etmişsiniz. Bu ilgi nereden geliyor, ailenizde böyle bir ilgi var mı?
Hiç yok. Okumaya dört yaşında başladım. Biraz tavşan ile kaplumbağa masalları, biraz da Kemalettin Tuğcu. Canım çıktı ağlamaktan. Gözlerim hep kırmızı ve şiş. Kaldırdılar Kemalettin Tuğcu’ları gözümün önünden. Bunun üzerine mutfağa dadandım ben de. “Niye mantı hamurunu yoğurmaya devam ediyorsunuz?” diye soruyorum. “İşte öyle” diyorlar. “E niye hemen başlamıyoruz mantıları yapmaya da, hamurun üzerini örtüp iki saat bekletiyorsunuz?” diye soruyorum. “O öyle yapılır” diyorlar. Bu cevaplar beni hiç kesmiyor tabii… Meraktan çatlayacağım. Hamur öylece hareketsiz dururken neler oluyor? On bir yaşımda elime geçen ilk Almanca broşür, kitap vb. ile bulduğum her kırıntı bilgiyi okumaya başladım. Gıda ambalajı üzerinde yazan bilgileri bile. Google yok ki o zamanlar. Sonunda öğrendim, meğerse hamur hareketsiz dururken lezzeti ve kıvamı etkileyen pek çok kimyasal süreç yaşanıyormuş içerde. Çok zevkli bir dünyadır bu, görünenin arkasındaki görünmeyen dinamikleri keşfetmek…
Bu kitapta insanlara “şu şöyle yapılır” demek yerine, “şöyle yaparsanız daha sağlıklı olur” diyorsunuz. Ben de birini deneme fırsatı buldum ancak gözüme kestirdiğim birkaç tarif daha var. Bu lezzetlerin tamamı sizin buluşunuz mu yoksa arkasında bir takım çalışması mı var?
Ben bir Koç’um. (Astrolojik burcum yani.) Alametifarikamız “yalnız kovboy”. Düşünceler şimşek gibi akla gelir, belki gece yarısı, ve hemen uygulanır. Başkaları ile paylaşmaya, anlatmaya, onları beklemeye yer olmaz biz Koçların hayatında. 🙂 Tarifler tamamen kendi ihtiyaçlarıma bulduğum çözümler. Özellikle ekmek yemeden çok doyurucu ve iyi bir kahvaltı yapmanın yolunu gösteren Ekmeksiz Ekmek çok işe yarayacak bir çare.
İnsanlar yediklerinden keyif almak istiyor. Diyet gıdalar söz konusu olduğunda pek çok insanın aklına lezzetsiz gıdalar geliyor. Bu bile insanları diyetten uzaklaştırıyor sanırım. Siz yaptıklarınızla bu önyargıyı kırıyorsunuz.
Ben “yemek için yaşayan”lardanım galiba. Lezzetsiz bir lokma bile yemem. Önüme koyduğum hedef annemin poğaçası, simiti, ancak kilo aldırmayan versiyonuydu… İmkânsız bir mucize gibi. Ama oldu. Pek yakında böyle ürünler ile tanışacağız.
Alanınızda pek çok ilkte de sizin imzanızı görüyoruz. Peki bu başarının sürekliliğini sağlamanın formülü nedir?
Sorunlara çözüm getirmek bir tutku bende. Hem de içim içimi yercesine bir telaş ile. Örneğin kendim güzel güzel Almanca, İngilizce ve Fransızca dillerindeki pek çok dergiyi okurken Türkçe bir tane bile olmadığını, Türkçe okumak isteyenlerin bu keyiften mahrum olduklarını düşünmemle, uçağa atlayıp Hamburg’a, seçmiş olduğum yayınevine telif haklarını almaya gitmem bir oldu. Çok şaşırdılar. Türkiye’den minicik bir kadın, 1.55 cm. 🙂 Uçmuş gelmiş… Hemen verdiler.
Bir de gıda ile bu kadar içli dışlıyken formda kalmak da başlı başına bir iş gibi geliyor. Formunuzu nasıl koruyorsunuz?
Bilmekle. Az yersem, yağsız yersem şişmanlayacağımı bilerek. Aşırı yağlı yersem de şişmanlayacağımı… Sabah güçlü, öğlen makul, aralarda gönlümce akşam hiç yemeyerek dengeliyorum. Pek az bilinir ancak çok önemli bir bilgi: Beden en yoğun yağ yakma işlemini uyurken yapıyor. Uyumuyorsunuz, geç yatıyorsunuz, yağ yakma işlemi yapılmıyor! Dolu mide ile yatıyorsunuz, yine yağ yakma işlemine başlanmıyor. Bunu bilirken tok yatmam mümkün değil. Üstelik karşılığında gün boyu rahatça yemek serbestliği var. Tabii rahatça dediysem… Dengeli olmak iyi bir şey. Severken bile, kızarken, yaklaşırken, uzaklaşırken ve yerken… Denge her zaman iyi bir şey.
Türk insanı olarak bir şeyler “atıştırmayı” biraz fazla seviyoruz. Sizden bunu önlemeye yardımcı olacak bir tavsiye istesek?
Veremem, vermem… Ben de bunu çok seviyorum. Niye bundan mahrum kalalım ki… 🙂 Yeri zamanı ve çeşidiyle ilgili tavsiyelerde bulunurum ama.
Kabak çekirdeği mesela. Lütfen lütfen. Yoğun B6 içeriyor. Başka pek az gıdada var. B6 stresle mücadelede çok etkili. Hem saatlerce uğraşıyorsunuz, bir avuç bir şey ancak yemiş oluyorsunuz. Ancak yine yatmadan önce değil. Boş mide ile yatmak hep aklımızda olmalı.
Yağsız kalmayalım, yağı abartmayalım.
Açlığın bir bıçak gibi kalbimize saplanacağı ana kadar beklemeden bir şeyler hazırlayalım. Henüz tokken atıştırmalıkları hazırlayalım. Akıllı uslu düşünebilirken… Açlık bir kez kapıya dayandı mı, “açlıktan gözüm karardı” durumu oluyor, iyi göremiyor, iyi düşünemiyor, iyi kararlar alamıyoruz. Acıktığımda bana adımı sorsanız cevabını bilemem vallahi.
Son olarak okurlarınıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Hayatlarına yulaf kepeğini sokmalarını öneririm. Kitapta sebepleri anlatılıyor. Kilo kontrolü için, sağlık için. Yulaf kepeği ile yulaf ezmesinin aynı şey olmadığına da dikkat çekmek isterim.