38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın açılışında söz alan Uluslararası Yayıncılar Birliği Başkanı Hugo Setzer konuşmasında, Türkiye’yi karakterize eden demokratik değerlerin, bugünlerde sansür ve artan otosansür nedeniyle risk altında olduğunu söyledi.
İşte Hugo Setzer’in konuşmasının tam metni:
“Büyüleyici İstanbul şehrinde bu harika fuarın açılışında sizlerle olmak benim için bir onur.
Türkiye Yayıncılar Birliği’ne, özellikle Başkan Kenan Kocatürk’e beni bugün buraya davet ettikleri için teşekkür ederim.
IPA (Uluslararası Yayıncılar Birliği) nedir?
Bugün, Uluslararası Yayıncılar Birliği şemsiyesi altında bir araya gelen canlı bir uluslararası yayıncılık endüstrisini temsil etmekten onur duyuyorum. IPA, dünya çapındaki en önemli yayıncı birlikleri federasyonudur.
72 ülkede 84 üye birliğimiz var ve bunların aracılığıyla tüm dünyadan binlerce yayıncının çıkarlarını temsil ediyoruz. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin bizim aktif üyelerimizden biri olduğunu söylemekten gururluyum.
1896’da IPA’nın en başından beri çalışmalarımızın temeli iki ayakta özetlenebilir: Telif Hakları ve Yayınlama Özgürlüğü, ki bunların her ikisi de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde garanti altına alınmıştır.
Bugünlerde telif hakları tehdit altında
Telif hakları bizim esas ilgi alanlarımızdan biridir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 27’inci maddesi şöyle der: “Herkesin, yarattığı her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır.”
Telif hakları, yazarların yeni eserler yazmalarına ve yayıncıların yeni eserlere yatırım yapmalarına olanak sağlayan yasal çerçevedir. Yaratıcılığı ve inovasyonu geliştirmek için en önemli araçtır ve 21’inci yüzyılın bilgi ekonomisi için esastır.
Fakat bugünlerde telif hakları tehdit altında. Büyük teknoloji firmaları tarafından organize bir saldırı var.
Bunun sebebi, büyük teknoloji firmalarının farklı bir iş modeli olması. Bu iş modeli, yazarların yazdığı ve yayıncıların erişilir kıldığı içerik üzerinden besleniyor fakat bunun için ödeme yapmak istemiyor.
IPA’nın işi, tüm dünyada politika yapıcılarla konuşmak ve onlara güvenilir bilgi, eğlenceli hikayeler, eğitim kitapları ve çok daha fazlasının yaratılması ve yaygınlaşması için telif haklarının önemini açıklamak.
Türkiye’yi karakterize etmiş olan demokratik değerler risk altında
Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin başkanı olarak göreve başladığımdan beri, farklı ülkeler ve farklı kültürler arasında köprüler kurmanın önemi hakkında konuşuyorum. Bunun hakkında konuşmak için, Avrupa ve Asya arasında köprü olarak 2.500 yıllık zengin bir geleneği olan bir şehirden daha iyi bir yer olamazdı. Her iki dünyanın en iyi taraflarını bir araya getirebilen ve farklı inanışların ve kültürlerin barış içinde birlikte var olabildiği güzel bir şehir.
Ancak bu barışçı yaşayış, Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk’ün zamanından beri Türkiye’yi karakterize etmiş olan demokratik değerler, bugünlerde sansür ve artan otosansür nedeniyle risk altında.
İfade özgürlüğü ve yayınlama özgürlüğü, demokratik, uygar bir toplumun köşetaşları olan temel insan haklarıdır. İfade özgürlüğü, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19’uncu maddesinde garanti altına alınmıştır:
“Her ferdin fikir ve ifade hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malumat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir.”
Ve yayınlama özgürlüğü de bu insan hakkının doğal bir uzantısıdır. Ama yayıncılar, yazarlar, gazeteciler zulme uğrama, hapse girme, hatta öldürülme riski altında olduklarında ne olur?
Tüm dünyada sorunlar var. Örneğin Mısır’da, 2019 Prix Voltaire ödülünü alan Mısırlı yayıncı Khaled Lotfy, yayınladığı bir kitaptan dolayı hapiste. Benim kendi ülkem olan Meksika’da öldürülen gazeteciler var ve daha niceleri… Ama burada, Türkiye’de de yayınlama özgürlüğü kısıtlamaları var.
Bugüne kadar Prix Voltaire ödülünü alan pek çok Türk oldu. Bunların arasında, on meslektaşıyla birlikte tutuklanan ve dokuz ayı tutuklulukta geçiren kitap yayıncısı, gazeteci ve edebiyat eleştirmeni Turhan Günay da var. Kendisinin artık serbest olduğunu biliyorum ancak yurtdışına seyahat etmesini sağlayacak bir pasaport alamaz durumda, kendi ülkesinde hapis. Hâlâ tutuklu bulunan birçok gazeteci de var.
Dünyanın geri kalanı izliyor ve ifade özgürlüğünün ve yayınlama özgürlüğünün iyileştirilmesini ve tekrar garanti altına alınmasını talep ediyor. Tüm dünyadan meslektaşlarınız, Türkiyeli yayıncıların yayınlama özgürlükleri için verdikleri mücadeleden ilham alıyorlar.
IPA’nın, risk alan cesur meslektaşlarımızı desteklememiz gerektiğine inanmasının nedeni, onların bizi otosansürden ve sessizliğe sindirilmekten uzaklaştıranlar olmalarıdır. Otosansür, yazarların fikirlerini cesaretle ifade etmemeleri ve yayıncıların bu yazarları okurlara yaklaştırmaktan imtina etmesi demektir.
Gerçeğe meydan okuyan zamanlar yaşıyoruz
Heyecan verici zamanlar yaşıyoruz; gerçeğe sürekli olarak meydan okunan zamanlar. Bilimsel gerçeklerin ve insan kaynaklı iklim değişikliğinin inkar edildiği zamanlar.
Yayıncıların yüz yıllarca bilginin bekçileri olarak davranma sorumluluğu oldu, her yayıncı okuyucu kitlesi için diğer yayıncılarla rekabet ederken çeşitli kapıları açtı ve kapadı ve her kapıdan gerçeğin çeşitli ve bazen aykırı versiyonları geçti. Oysa ki, Franklin Foer’in “World withoutmind” (Akılsız Dünya) kitabında söylediği üzere, Amazon’un gelecek vizyonunda sadece tek bir kapı var: Onlarınki.
1638 yılında, House of Elzevir, Engizisyon’un yazıları üzerindeki yasağına rağmen Galileo’nun son eserini yayınladı. Yaklaşık 400 yıl sonra, The Guardian gazetesi, YouTube videolarından dolayı Dünya’nın düz olduğu teorisine inananların artmakta olduğuna dair bir çalışmayı haber yaptı.
Ve bu yalan haberler çağında, bizim rolümüz her zamandakinden daha önemli.
Yayıncılar teknofobik değillerdir. Yayıncılar teknolojiyi benimsemişler ve hem dağıtım hem de iş akışı anlamında bünyelerine katmışlardır. Endüstrimiz yaşlı olabilir, tarihi Johannes Gutenberg’e kadar geri gider, ama şu da doğrudur ki, daha fazla insana daha fazla ve daha iyi, güvenilir yayınlar sunmak için sürekli olarak geliştik ve teknolojiyi kullandık.
Okuryazarlık oranlarını yükseltmemiz gerekiyor
Jeopolitik olsun veya iklimle ilgili olsun, günümüzün büyük sorunlarını çözmek, fikirleri paylaşmamızı, tartışmamızı ve anlamamızı gerektirecektir. Dünyada okuryazarlık oranlarını yükseltmemizi gerektirecektir. Birbirimiz hakkında daha fazla şey öğrenmemizi gerektirecektir.
Harika bir kitap olan “Reader, Come Home: The Reading Brain in a Digital World”ün (Okur, Eve Dön: Dijital Bir Dünyada Okuyan Beyin) yazarı Maryanne Wolf, okuryazarlığın önemine dair şunu söylüyor:
“Okuryazarlık edinimi, Homo Sapiens’in en önemli epigenetik başarılarından biridir.”
Peki okuryazar olduğumuzda ne yapıyoruz? Tüm hayatımız boyunca öğrenmeye devam ediyoruz.
IPA’da, daha akıllı jenerasyonlar oluşturmaya yardım edebileceğimizi düşünüyoruz. Eğitim tüm öğrencilerin potansiyellerine ulaşmalarına, zorluklara göğüs germek için gerekli becerileri edinmelerine ve toplumun üretken üyeleri olarak eleştirel düşünmelerine yardımcı olur.
Eğitim yayıncıları, kendi rollerini üstlenmeye ve dünyada hükümetlerin okuryazarlık hedeflerine ulaşmalarına ve daha akıllı jenerasyonlar oluşturmalarına yardımcı olmak için onlarla birlikte çalışmaya hazırlar. Başarı, yayıncıların, öğretmenlerin ve hükümetlerin yerele uygun materyal seçeneği sağlamak için yapacakları işbirliği üzerine inşa edilecektir. IPA’nın Eğitim Yayıncıları Forumu, şu 3 unsurun önemini politika yapıcılara açıklamak için çok çalışıyor: Seçenek, yerel çözümler, işbirliği.
Görme engeli olanları düşünmemiz gerekiyor
Eğer dünya okuyacaksa, öğrenecekse ve gelişecekse, ele almamız gereken sadece ulusal okuryazarlık oranları değil. Okuryazar olup görme engeli olanları da düşünmemiz gerekiyor.
Erişilebilirliğin, özellikle de dijital yayıncılık norm haline gelirken, kitaplarımızı oluşturduğumuz normal sürecin parçası haline gelmesi lazım.
Okumayı çok seven ve kitaplarımızı almak isteyen fakat alamayan milyonlarca görme engelli insan var. Elektronik okuyucular, sesli kitaplar ve Braille, en fazla okura ulaşmak için yaptıklarımızın parçası olmalı.
IPA, WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü) Erişilebilir Kitaplar Konsorsiyumu’nun aktif bir üyesi ve yayıncılık biçimimize erişilebilirliği dahil etmek için sürmekte olan çabalara katılarak, yayıncıları Erişilebilir Kitaplar Bildirgesi’ni imzalamaya teşvik ediyor.
Birlikte dünyada olumlu değişiklikler yaratabiliriz
Konuşmamın başında sizlerle olmanın benim için bir onur olduğunu söylerken demek istediğim gerçekten buydu çünkü bu salondaki sevgili yayıncı dostlarım, sizlerle birlikte dünyada olumlu değişiklikler yaratabiliriz.
Amerikalı yazar, tarihçi ve aktivist Rebecca Solnit, kitapları bu kadar özel yapan şeyle ilgili şöyle yazmıştı:
Neredeyse her kitap aynı mimariye sahiptir – kapak, sırt, sayfalar – fakat onları, kağıdın ve mürekkebin çok ötesinde dünyalara ve armağanlara açarsınız ve onlar içeride her tür form ve güç demektir. Bazı kitaplar, en pratiğinden en gizemlisine, eviniz olsun kalbiniz olsun bir şeyleri tamir etmek veya pasta olsun gemi olsun, bir şeyler yapmak için aldığınız araç takımlarıdır. Bazı kitaplar kanatlardır. Bazıları sizinle uzaklara koşan atlardır. Bazıları, hiç arkadaşınız yokken bile orada olan arkadaşlarla dolu, davet edildiğiniz partilerdir. Bazı kitaplarda fevkalade bir insanla tanışırsınız; bazılarında bütün bir grupla veya hatta bir kültürle. Bazı kitaplar ilaçtır, acı ama temizleyen. Bazı uzun kitaplar yolculuklardır ve sonunda siz, başında olduğunuz aynı insan değilsinizdir. Bazıları, neredeyse her şeye tutabileceğiniz el fenerleridir.
Biz yayıncılar, mesleğimizden gurur duyabiliriz, her tür kitabı erişilebilir hale getirmekle insanlığa katkıda bulunabildiğimiz için gurur duyabiliriz. Yayınladığımız kitaplarla dünyayı aydınlatmaya devam edelim.
Teşekkür ederim.”