1 Mayıs vesilesiyle sizlere dünyanın birçok ülkesinde yapılmış en özel “işçi” filmlerinin bir listesini sunmak isteriz. Fabrikalarda çalışanlardan, ofislerde çalışan işçilere kadar, birçok alandaki işçi mücadeleleri, sevinçleri, isyanları ve dayanışmaları bu filmlerin içeriğini oluşturuyor. Beyaz yakalı (Office Space), Belçika’da fabrika işçisi (Two Days, One Night) ya da Meksika’da inşaat işçisi (En El Hoyo); dünyanın bütün işçileri birleşin!
Stachka (1925)
Eisenstein’ın bu yapıtındaki tutumu, yöntemi, anlatımı ve biçemi nedeniyle Grev sinema tarihinde bir ilktir. Avrupa-Amerikan sinemasının bilinen yöntemlerine ve felsefesine cepheden karşı çıkarak, öyküyü kaldırarak, yıldızları dışlayarak; yıldızların, başoyuncuların arka planında basit bir detay olarak yer alan hiçleri, önemsizleri, figüran olarak sunulanları topyekün “baş oyuncu” haline getirerek, devrimin işlevini, yani “ne işe yaradığını” kendi sinema yönteminde anlatmıştır.
Modern Times (1936)
Charlie Chaplin’in bir makina işçisini canlandırdığı filmde, işçinin makinayla olan garip ilişkisine tanık olan patronu onu tedavi görmesi için bir hastaneye yatırır. Hastaneden çıktıktan sonra komünist göstericilerin arasına karışarak yanlışlıkla komünist zannedilir. Hapsi boylayan karakterimiz, bir yolunu bulup hapisten kaçtıktan sonra da başına bir dizi olay gelecektir.
Charlie Chaplin’in, arada ses efektleri bulunsa da, son sessiz filmi olma özelliğini taşıyan film Modern Zamanlar, modern topluma ve makina çağına getirdiği yerinde eleştirilerle halen güncelliğini koruyan klasik bir yapıt.
How Green Was My Valley (1941)
Richard Llewelyn’in aynı adlı romanından uyarlanan yapıt, bir çok eleştirmene göre John Ford’un en başarılı filmi. Yüzyılın başında, Galler bölgesinde bir madenci ailesinin yaşantısı, ailenin en küçük bireyinin gözlemleriyle anlatılıyor. II. Dünya Savaşı’nın başlaması, filmin olayların geçtiği yerde çekilmesine engel olmuştu. Fakat yapımcı Darryl Zanuck, sırf bu film için California’da bir madenci kasabası inşa ettirmeyi başardı. Yapıt, En İyi Film, En İyi Yönetmen başta olmak üzere beş dalda Oscar kazanmıştı.
Salt Of The Earth (1954)
Film, zamanında New Mexico eyaletindeki Çinko madenlerinde yaşanmış,efsanevi madenci eylemlerini konu alıyor. Meksika kökenli madencilere yönelik ayrımcılık, Anglo kökenli beyaz Amerikalı madencilere verilen haklara sahip olmayan bu işçilerin mücadelesi, filmin esas konusunu teşkil etmekte. Aynı zamanda, film, ilk dönem Feminist hareketler için önemli bir dönüm noktasıdır. Zira, filmde eşleriyle birlikte mücadele eden kadınların hikayesi büyük yer tutar. Filmin finali ise bu mücadelenin sahibi işçiler ve onların aileleri adına bir tür zafer niteliğindedir.
Filmin yönetmen ve yapımcıları zamanında Komünist cadı avına karşı çıkışlarıyla ün sayılan “Holywood Onlusu” üyesidirler. Bundan dolayı, filmin kara listeye alınmasına ABD anayasasının 1.maddesindeki değişikliğe dayanarak karşı çıkmışlardır.
On The Waterfront (1954)
Beyazperdenin gelmiş geçmiş en karizmatik aktörlerinden biri olan Marlon Brando’nun unutulmaz filmlerinden biri. Elia Kazan’ın yönettiği Rıhtımlar Üzerinde, 1954 yılında En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu dahil olmak üzere tam 8 kategoride Oscar kazanmıştı. Döneminin küçük bütçeli yapımlarından sayılan film, sıradan ve eğitimsiz bir liman işçisinin bireysel mücadelesini ve ilkeleri uğruna hayatını tehlikeye atmasını anlatıyor.
I Compagni (1963)
Cenovalı bir siyasi mülteci olan sosyalist profesör Sinigaglia, Torino’daki eski bir arkadaşını ziyaret eder. Şehrin tekstil fabrikasındaki korkunç çalışma koşullarını görünce dehşete düşer ve orada kalıp işçileri organize ederek grev üstüne grev yapmalarını sağlar; bunu yaparken de sık sık kendi güvenliğini tehlikeye atar. Birkaç kez ölüm tehlikesi atlatmasına karşın hayatta kalmayı başarır ve hep birlikte güçlü bir sendika oluşturmaya doğru giden fabrika işçilerine örnek olur.
Yoldaşlar, 19. Yüzyıl’ın sonlarında İtalyan emekçilerinin sömürülmesi konusuna cesur, belgesele yakın bir anlayışla yaklaşır. Film eleştirmenlerinin çoğu, etkileyici görüntüleri ve zengin içeriğiyle Yoldaşlar’ı, Sergei Eisenstein’ın sessiz filmi “Grev” ve Rene Clement’ın “Gervaise”i gibi proleter sinema klasiklerine benzetmişlerdi.
La Classe Operaia Va In Paradiso (1971)
İtalyan politik sinemasının önde gelen isimlerinden Elio Petri’nin yönetmenliğini yaptığı başrolünde Gian Maria Volonte ‘nin oynadığı 1971 tarihli filmde, parmağını kaybeden Lulu Massa isimli bir işçinin giderek politikleşmesi , çevredeki maocu öğrencilerle ilişkiye geçmesi, çıkan grevin liderliğini yapması anlatılmaktadır.
Harlan County U.S.A. (1976)
Film, Haziran 1973’te, kömür işçilerinin Harlan, Kentucky’de, The Eastover Madencilik Şirketine bağlı The Brookside maden ocağına karşı ayaklandıkları grevi belgeler. Eastover şirketinin antlaşma imzalamaya karşı çıkması ( madenciler Amerikan Birleşmiş Maden İşçileri’ne katıldığında), bir yıldan uzun süren ve silah taşıma şirketinin grev kırıcıları ve grev gözcüsü madenciler ve onları destekleyen eşleri arasında şiddetli savaşların da yer aldığı greve yol açar. Yönetmen Barbara Kopple, madencilerin ve Amerikan Birleşmiş Maden İşçileri örgütünün tarihsel arka planını vererek, greve bakış açısı getiriyor.
Norma Rae (1979)
İnandığı doğrular için tüm riskleri göze alan genç bir kadının hikayesi. Norma tekstil fabrikasında çalışan bir işçidir. Reuben adlı bir sendikacıyla tanıştıktan sonra fabrikada işçi haklarının savunucusu olur.
Nine To Five (1980)
Frank yalancı, ikiyüzlü, seksist ve bencil bir patrondur. Yanında çalışan 3 kadın, ona pabucunu ters giydirmeye kararlıdır. Film, 1981 yılında en iyi müzik dalında Oscar’a aday gösterilmiştir.
Matewan (1987)
Gerçek bir olaya ve karakterlerin gerçek kişilere dayandığı Matewan, yerel, siyah ve İtalyan gruplarından oluşan kömür işçilerinin, sendika örgütleyicisi olan Joe Kenehan’ın önderliğinde şirket yöneticilerine ve silahlı eşkıyalara karşı verdikleri sendika kurma mücadelelerini anlatıyor.
Roger & Me (1989)
Ünlü belgesel yönetmeni Michael Moore’nin eski bir çalışması olan Roger ve Ben, kapanan bir fabrikanın iç yüzünü gözler önüne koyup kapitalist hırsı sorguluyor. Amerika’nın kuşkusuz en ünlü belgesel yönetmeni Michael Moore, Flint kentinde General Motors’un yeniden şekillenen ekonomik planın sonucu 300.000 kişinin işten çıkarılışını anlatıyor.Ceo Roger Smith’le görüşmeler yapmaya çalışan yönetmen, sert bir kapitalizm eleştirisiyle izleyiciyle buluşuyor.
Newsies (1992)
Haziran 1899’dayız. Joseph Pulitzer ve William Randolph Hearts dağıtım ücretlerini sayfa başı onda bir, yani yüzde on artırınca gazeteciler -ki zaten yeterince fakirler- çileden çıkar. Daha önceki demiryolu grevinden etkilenen Jack “Kovboy” Kelly (Christian Bale oyunculuğunda), gazetecileri grev yapmaya örgütler. David Jacobs (David Moscow oyunculuğunda) bu yeni birliğin beynidir, Jack ise sesi, zayıf ve ezilmiş olanlar birikte mücadelede güç bulacaklar ve ezilmiş hayatlarının en güçlü haftası için yarışacaklardır. Yayıncıları Pulitzer, şartları daha da zorlaştırınca işçileri onun bu ağır taktikleriyle mücadele edebilmek için grev organize ederler.
Glengarry Glen Ross (1992)
Ünlü oyun ve senaryo yazarı David Mamet’ın bir eserinden uyarlanan filmin tamamı 2 gün içerisinde geçiyor. Bir grup emlak pazarlamacısı bağlı oldukları şirket tarafından eğer adamakıllı birer satış yapmazlarsa kovulacaklarını anlıyorlar. Bu bir grup emlak satıcısının o akşam yaşadığı çelişkiler ve ayakta kalabilmek için verdikleri haybeye mücadele içlerinden bazılarını çalıştıkları büroyu soymaya bile itecektir. Özellikle yıldız oyuncu kadrosuyla dikkat çeken film başarılı bir tiyatro uyarlaması olarak biliniyor.
Germinal (1993)
Etienne Lantier iş bulma ümidiyle Kuzey Fransa’da küçük bir maden kasabasına gelir. Burada açlık sınırında yaşayan işçi ordusuna katılır ve onlar gibi, gün doğumundan batımına dek madende kazma sallar. Çok geçmeden zorlu koşullar karşısında işçileri örgütlemeye karar verir ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi amacıyla bir grev düzenler. Tüm bu olumsuzluklar içinde Catherine adlı bir kıza gönül vermiştir. Ancak olaylar Etienne’in beklediği gibi gelişmez ve iki aşığı sürpriz bir son bekler.
American Job (1996)
The Full Monty (1997)
İngiltere’nin kuzey bölgesinde, Yorkshire kentinde yaşayan bir grup erkeğin yaşam mücadelesini keyifli bir anlatımla sunan Anadan Doğma, iş bulmaya çalışan ama bir türlü beceremeyen Gaz , David, Gerald ve Guy’nin dostluk öyküsünü taşıyor beyazperdeye. Yanlarına iki kişiyi daha alan biri uzun boylu ve zayıf, biri kilolu, biri yaşlı, diğeri de çok genç olan bu altı kafadarın para kazanma formülü olarak striptiz yapmayı düşünmeleri kahramanların ve de filmin çıkış noktası oluyor. Thatcher ve feminizm sonrası dönemde bocalayan 90’lı yılların erkek modeline pek uyan bu çaresiz insanların sıradan yaşamlarını, heyecan, kaygı ve sevinçlerini samimi ve sıcacık bir dille aktaran film dünya vizyonunda büyük ilgi gördü ve 1997’de Oscar’a aday oldu.
Office Space (1999)
Peter Gibbons orta yaş krizine biraz erken dalmış, işi ve çalıştığı şirket için kendini heba eden bir bilgisayar programcısıdır. Fakat bu dayanılmaz ve beynini uyuşturan bitmek tükenmek bilmeyen rutinden artık çok sıkılmış ve bunalmıştır. Özel hayatı da doğrusunu isterseniz pek parlak değildir. Bir kız arkadaşı vardır elbette ama aldatıldığından da emindir.
Bread and Roses (2000)
Meksika sınırından illegal olarak Los Angeles’a geçen Maya, ablası Rosa’nın evine yerleşir. Rosa ona, sendikasız ve güvencesiz işçi çalıştırılan bir şirkette temizlik işi bulur. Hizmet işçileri sendikası, Sam Shapiro’yu “temizlik işçileri için adalet” kampanyasını örgütlemek üzere görevlendirir. Maya’yı tutkulu bir dinleyici olarak örgütlemeye çalışan Sam, ondan hoşlanmaya başlar. Hasta kocasını düşünmek zorunda olan Rosa, bu ilişkiye karşı çıkar. İşçiler halkın desteğini sağlamak üzere çaba harcarken, şirket yönetimi de işçileri bölmeye ve akıllarını çelmeye çalışır.
The Navigators (2001)
Güney Yorkshire, 1995… İngiliz Demiryolları özelleştirilmiştir, demiryollarını ve istasyonları bir şirket devralır. Yıllardır yerel tren deposunda çalışan demiryolu işçilerine, becerilerini rekabete açık bir pazarda satmaları gerektiği söylenir. Yeni rejimde öncelik müşterilerde ve şirketin kar etmesindedir. Bu, demiryolcuların yaşamında büyük bir değişiklik demektir.
Bir yıl önce ABDde Ekmek ve Güller’i yapan Loach, bu filmle ülkesine ve işçi sınıfının sorunlarına geri dönmüş.
Los Lunes Al Sol (2002)
İçinde yaşadığımız çağa dair dolaysız öyküler sunan yapım, tüm dünyada aynı kaderi paylaşan milyonlarca insanın yaşadıklarını anlatmaya çalışıyor. İspanya’nın liman kentinde yaşayan işsiz insanların öyküsü, son dönemin dikkat çekici filmlerinden birine dönüşüyor.
En El Hoyo (2006)
Lucia çaresizdir ve hayatına son vermeye karar verir.
Strajk (2006)
Tek bir kişi tarihin yönünü değiştirebilir mi? Değiştiremez. Ne ki, tek bir kişi zorlu bir gelişimin hızlandırıcısı olabilir. Polonyada Dayanışma Hareketi oluşumunun göz ardı edilen kahramanı Anna Walentynowiczin esin verdiği bu dayanışma destanı tarihsel olgular çerçevesinde Alman usta Volker Schloendorffun siyasal sinema geleneğini sürdürüyor.
Film, işine kararlılıkla bağlı olmasına rağmen bir iftira yüzünden boşta kalan işçi Agnieszkayı öykülüyor. Arkadaşları Agnieszkanın işe geri dönebilmesi için dayanışma içinde greve gider.
Beklenmedik biçimde önce tüm tersane, ardından Polonyadaki tüm fabrikalar greve katılır. Dayanışma Hareketinin doğuşu artık an meselesidir.
Two Days, One Night (2014)
Dardenne Kardeşlerin Altın Palmiye için yarışan son filmleri, Varietydergisine göre Belçika işçi sınıfına dair yine güclü bir yapıt; her zamanki gibi harika bir toplumsal dram. Marion Cotillardın canlandırdığı Sandra, depresyon yüzünden bir süre izin aldıktan sonra işine döner. Ne var ki o yokken patronu iş arkadaşlarına 1000er Avro prim karşılığında Sandrayı işten cıkarmayı teklif eder. Gizli oylama pazartesi yapılacaktır; Sandranın iş arkadaşlarını ikna etmek için sadece bir hafta sonu vardır. Filmin genel çerçevesi bu diyor yönetmenler: Performans takıntısı ve çalışanlar arasındaki vahşi rekabet. Bunu her yerdeki işyerlerinde görüyoruz.
American Factory (2019)
Çinli bir şirketin Ohio’daki bir fabrikayı tekrar açmasıyla ümitler yeşerir. Ancak yaşanan kültür çatışması, bu Amerikan rüyasını sonlandırmak üzeredir.