“Annen oyun oynamayı bilmiyor!”
“Bu çok saçma! Oyun oynamayı herkes bilir.”
“Hayır!” dedi Zürafa Hanım kaşlarını çatarak, “Annen çocukluğunu kaybetmiş. Böyleleri oyun oynayamaz!”
Ze yedi buçuk yaşında bir kız çocuğu. En yakın arkadaşı Zürafa Hanım ile aralarında bu diyalog geçiyor. Ze her sabah annesi ve babasının kendisiyle oyun oynayacağı hayaliyle uyanıyor. Onlarla birlikte oyun oynamayı o kadar çok istiyor ki hiç sevmediği yumurtayı bile gözünü kapatıp burnunu tıkayarak hop diye mideye indiriveriyor. Çünkü ebeveynleri diyor ki ‘’O yumurtayı bitirirsen kahvaltıdan sonra hep beraber oynarız!’’. Peki sonra ne oluyor? Tahmin etmek zor değil; Ze bir güzel çay takımını odasında hazırlıyor, annesiyle babası misafirliğe gelecek sonuçta. Bekliyor, bekliyor, açık kapıdan salonu gözetliyor bir yandan. İkisi de kendi telaşında. Ze dayanamayıp sesleniyor: ‘’Anneee, ne zaman geleceksin?’’. Cevap şöyle: ‘’Babana söyle kızım, bak benim bir sürü işim var…’’. Nitekim baba da çay partisinden kaçmaya çalışıyor. Ze’nin ağzından şu sözler çıkıyor: ‘’O yumurtayı yedirdiniz ama bana… Sözünüzü tutmuyorsunuz.’’ İşte bu sözün gelip ebeveynin yüreğine oturması lazım aslında. İçinde hayal kırıklığı, öfke, güvensizlik hepsini barındırıyor. Şimdi soralım; bir yumurtanın sağlayacağı fayda, Ze’nin içindeki bu boşluğu doldurabilir mi artık?
Hikayeye devam edersek; anne Jülide Hanım da bu sözlere dayanamayıp oynamaya başlıyor. Ama ne oyun… Sadece fiziksel olarak orada; oyuna dahil olamıyor, Ze’nin ona verdiği karaktere giremiyor, duygu aktaramıyor. Ze’nin deyimiyle ‘’oynamış gibi yapıyor.’’. Çayını içip, müsaadesini istiyor. Jülide Hanım için oyun bitiyor, şimdi ‘’biraz da kendi kendine oyna’’ vakti geliyor. Ze öfkeli, annesini bu sıkıcı hayattan kurtarmak istiyor. Zürafa Hanım ile birlikte annesinin çocukluğunu arayıp bulmak için türlü maceralara kapılıyor. Hikaye mutlu sonla bitiyor; bir fotoğraf ve bir oyuncak Jülide Hanım’a kendi çocukluğunu hatırlatıyor.
Fiziksel ihtiyaçlar tamam, sevgi göstermek de tamam diyelim ama sıra oyun oynamaya gelince hep bir şartlar, kurallar çıkmıyor mu ebeveynlerin ağzından? Aslında biliyoruz ki oyun çocuğun en temel ihtiyaçlarından biri, oyun çocuğun dili. Sadece yaşıtlarıyla ya da tek başına değil, çocuğun anne babasıyla da oynamaya ihtiyacı var. Kitap da bir çocuğun bu haklı yakarışından yola çıkarak eleştirel bir bakış açısı sunmuş. Çocuk kitabı başlığında yetişkinlere de seslenmiş. Çalıştığım ebeveynleri gözlemlediğimde özellikle çalışan annelerde ‘’çocukla kaliteli vakit geçirme’’ çabası var. Çocukla oyun oynamanın kıymetinin farkında birçoğu. Ancak burada tam da kitabın verdiği mesajın altını çizmek gerekiyor. Çocukla birlikte oyun oynamak sadece fiziksel olarak orada olmak değildir; çocuk size hangi rolü verirse artık onunla yaşamak, onun gibi konuşmak gerekir. Çocuk reelde saçma bir şey istese de oyun içinde sorgulamamaktır. Evet tüm yetişkinler çocukla aynı kalitede oyun oynayamayabilir, sıkılabilir, kendini oraya ait hissetmeyebilir. Ama inanın ki bunu çocuk hissediyor ve o zaman elde aslında hiç kimsenin keyif almadığı bir oyun saati kalıyor. Eğer çocuk sizinle oynamak istediği zaman çok yorgunsanız, canınız sıkkınsa, onu tatmin edemeyeceğinizi biliyorsanız –ki bu durum ebeveynler de bir insan olduğu için çok normal- lütfen isteğini kırmamak için oynuyormuş gibi yapmayın. ‘’Şu an çok yorgunum, sanırım oyun oynamaya başlasak da bizim için pek eğlenceli olmayacak, bana biraz dinlenmek için izin verebilir misin? Daha iyi olduğumda senin yanına geleceğim.’’ diyerek çocuğu kandırmadan, ondan müsaade isteyebilirsiniz. Eğer genel olarak çocuğunuzla vaktinizi paylaşıyorsanız, zaten çocuğunuz bu durumu kabul edip üstelemeyecektir. Maalesef verilen sözler tutulmadığından dolayı çocuklar ısrarcı oluyor, bunu da unutmamak lazım.
Kitapta beğendiğim bir başka nokta da Ze’nin oyun oynamak hatrına yediği yumurtanın kitap boyunca midesinde bir bütün olarak resmedilmiş olması. Hepimizin hayatında yok mudur hatır uğruna kabullendiğimiz, sindiremediğimiz bazı şeyler? İlk etapta okurken bu detay gözünüzden kaçabilir dikkat edin. Neredeyse her sayfa bir çizimin olması, bazı cümlelerin büyük puntolu ve kırmızı yazılmış olması, hitap ettiği yaş grubu için kitabı daha da eğlenceli kılıyor. Yaz tatili için önerebileceğim kitaplardan biri, keyifli okumalar!
*8 yaş ve üzeri
Annemin Çocukluğu Nerede?
Yazar: Dilge Güney
Çizer: Berna Erözkan Akan
Yayınevi: Yakın Kitabevi
Basım Tarihi: Mart, 2017
Sayfa Sayısı: 52