Bugüne dek kullandığınız eşyalar arasında size en büyüleyici gelen hangisiydi? Ya da bu konuda hiç düşündünüz mü? Serdar Aksu, özellikle teknolojiyle olan ilişkimizin tarihine büyük bir hayranlık besliyor. Çocukluğundan bu yana içinde büyüttüğü bilime olan ilgisiyle bugün önemli icatların şaşırtıcı hikâyelerinin peşinden gidiyor. Peki bu hikâyelerin perde arkasında neler var? Onları da Serdar Başkan’a soruyoruz, anlatıyor…
Serdar Bey merhaba. Kendinizden bahsettiğiniz bir girizgahla başlayalım isterim. Youtube işleriniz nasıl başladı? Sonra kitap yazmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
Üniversiteden sonra 10 yıl kadar gazete ve dergilerde muhabirlik, editörlük ve yazıişleri müdürlüğü yaptım. Gazetecilikte ilerleyebileceğim bir ortam kalmadığını görünce internet yayıncılığına yöneldim. Maalesef devam ettiremediğim bilim, teknoloji ve doğa blogları yazdım. Sonrasında internetten video yayını yapan bir platformda çalışmaya başladım. Sonrasında Youtube’da yayınlanmak üzere eğlence videoları üreten bir yerde çalışmaya başladım. Aslında editördüm, metin yazıyor, yazılanları derleyip toparlıyordum, ama bir süre sonra kamera önünde de yer almaya başladım. Bir popüler bilim kitabı yazma düşüncem hep vardı, ancak bunun marketingini yapacak imkanım olmadığı için hayata geçiremiyordum. Sosyal medyadaki tanınırlığım bunun için bir fırsat yarattı.
Peki bu merakınız ilk ne zaman ve nasıl başladı? Hep meraklı bir çocuk muydunuz?
Bence bütün çocuklar meraklıdır, ama bu merakı canlı tutacak teşvike ihtiyaç duyuyorlar. Ben bu konuda şanslıydım sanırım. Bilime olan ilgim, çocukken evde bulup karıştırdığım ve büyüdükçe de okuyup anlamaya başladığım dev Bilim ve Teknik Dergisi arşivi ile çeşitli teknik ve bilimsel yayınlar oldu galiba. Derginin her bir sayısını en az üçer kez elden geçirmişimdir. Keza ansiklopediler de öyle. Popüler bilime oluşan ilgim hayatım boyunca da devam etti. Ebeveynlere de bir tavsiye vermiş olayım evde çocukların ulaşabileceği yerlerde doğru kitapların ya da dergi vs. olması çok önemli.
Çocukların severek takip ettiği Youtube kanalınız ile tanıdık sizi. Pandemi sürecinde bu kanal nasıl devam etti?
Salgın ve eve kapanma süreci bizi zorladı tabii ki. Ama bir şekilde en azından ilk dalgayı atlatmayı başardık. Video sohbet uygulamaları sayesinde yeni videolar üretebildik ve izleyicilere yeni bir şeyler sunmayı başardık.
Bu kez icatlardan söz eden Serdar Başkan’la 50 İcat adını verdiğiniz bir kitapla karşımızdasınız. Serüveninizin yazarlık kısmı nasıl gidiyor?
Açıkçası beklediğimden iyi gidiyor. Benim mesleğim aslında yazmak. Sadece farklı alanlarda devam ediyordum. Kitap benim için yeni bir mecra oldu. Özellikle çocuklardan kitaplarla ilgili çok olumlu tepkiler geliyor.
Kitap yazım ve araştırma süreciniz nasıl geçti?
En büyük zorluk aslında hangi keşifleri ya da icatları seçip yazmam gerektiği konusunda karşıma çıktı. Tür olarak insanın öyküsü, geliştirdiği alet edevat, teknolojiyle iç içe başlıyor ve devam ediyor. Ateşi kullanmayı öğrenmesinden, nükleer enerjiyi ortaya çıkarıp bunu kontrol edebilmesine uzanan geniş zaman dilimi, hep bir keşif ve icat süreci. Beni çok zorlayan başka bir nokta da keşiflerin ve icatların gerçek sahipleriyle ilgiliydi.
Nasıl?
Mesela en basit örnek ampul, ki bunun gibi onlarca öykü var. Herkes elektrik ampulünü Edison’a atfeder ve bir anda pat diye icat edildiğini düşünür. Ama ampulün ortaya çıkışı Volta’nın pili geliştirmesinden itibaren ki, bu Edison’un lambasından yıllar yıllar önceye denk geliyor, başlayan ve halen devam eden bir geliştirme süreci bence. Hangi icatta kimlerin katkılarının olduğunu bulmak ve onların geliştirmelerini de sürece dahil olacak şekilde yazmak, bazen can sıkıcı bile oldu.
Sizi kendine en çok çeken icat hangisi oldu?
Teknolojik gelişim sürecinde her şey birbiriyle bağlantılı aslında. Örneğin vidalar… Vidalar olmasa ya da biraz daha geç ortaya çıksa bugün kullandığımız pek çok teknoloji olmayacaktı. Ama özellikle ses kayıt teknolojileri beni çok etkiliyor. Sesleri kaydedebileceğini düşünen ilk insanın hayal gücünü çok merak ediyorum mesela. Bunu hayal edebilmek bile başlı başına bir mesele bence.
Bir ürünün icadının hikâyesini bilmemiz sizce neden önemli?
Serdar Başkan’la 50 İcat hayatımızın içinde olan, hayatımızı temelinden etkileyen şeylerin bilimini anlatmaya çalışıyor. Bugün sadece uzaktan kumandasının tuşuna basıp çalıştırdığımız ve bize yeryüzünde cenneti sunan klimanın arkasında muazzam bir bilim var. Daha ilginç olan bu teknolojiyi ortaya çıkarak gereksinimin bugün onu ana kullanış amacımızdan çok farklı olması. Adamlar matbaa binası çok rutubetli, mürekkep kağıda dağılıyor, müşteri mızmızlanıyor diye Carrier’e gidip bir makine sipariş ediyor. Carrier de basınç kaybeden gazların ısı kaybetmesinden yararlanıp matbaanın nemini alan bir makine yapıyor. Nemi alıyor makine, dahası ısıyı da alıyor. Bu icadı sinema sektörünün patlamasından dünya siyasetinin şekillenmesine kadar uzanan bir dalga yaratıyor. Gerçekten teknolojiyle ilişkimizin tarihi beni benden alıyor.
İcat deyince insan sanki var olmayan bir şeyi bulmuş gibi bir algı olsa da aslında zaten olan bir şeyi beynini kullanarak işe yarar bir biçimde yeniden keşfediyor. Bunca icadın yanında icat etmenin hikâyesinden de bahsedelim mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İcat etmenin çok farklı şekilleri var bence. Örneğin az önce de bahsettiğim sesleri kaydetmeyi hayal etmek ve bunun nasıl yapılabileceğine kafa yormak… Bu bambaşka bir yaratıcılık öyküsü. Elektriğin keşfi ve üretimi süreci ise bundan çok farklı. Zaten doğada var olan bir gücün anlaşılması ve bunun çeşitli şekillerde kullanılabilmesine uzanan çok katmanlı, eşzamanlı ve birbirinden bağımsız noktalarda devam eden bir süreç var.
Dünya tarihine yön veren ilk keskin/dönüm noktası sayılacak icat neydi?
Buna antropologlar ve biyologların verdiği en yaygın yanıt ateşin kontrol altına alınması ve etkin bir şekilde kullanılması. İnsanlar ateşi diledikleri yerde diledikleri zaman yakmaya başladıklarından itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmamış. Daha kolay avlanabilmişler, avlarını ve diğer besinleri pişirip yiyeceklerinden daha çok enerji elde etmişler, soğuk iklimlere hayatta kalıp, metalleri eritebilmişler. Sonrasında ateşin gücünden yararlanıp yıkıcı silahlar, çok güçlü makineler yapabilmişler. Ateş gelişimimizin her aşamasında medeniyete destek vermiş. Bence aşılar, antibiyotikler ve fajlar da diğer bir dönüm noktası. Bunlar olmasa şu an pek çoğumuz, yani milyarlarca insan dünyaya bile gelmemiş ya da ölmüş olacaktı.
Günümüz dünyasının üreten yerine daha çok tüketen bir toplum olduğu algısı mevcut. Artık pek de keşfedecek, icat edilecek hiç görülmemiş bir şey kalmadı mı?
100 yıl önce yaşayan birine sorsak bize teknolojinin çok geliştiğini ve keşfedecek yeni bir şey kalmadığını söyleyebilirdi. Son 100 yüzyılda keşfettiklerimizse bütün tarihimiz boyunca keşfettiklerimizden kat kat fazla. Başımıza bir iş açmazsak, yani tür olarak mevcut sosyal-ekonomik organizasyonlarımızla hayatta kalmayı başarabilirsek ve ilerlemeye devam edebilirsek çok daha inanılmaz keşifler yapılacağına inanıyorum.
Sizce dünyanın en çok nasıl bir icada ihtiyacı var?
Dünyanın ihtiyacı olan şey bir icattan çok zihniyet değişimi aslında. Bölüşümdeki eşitsizlikleri azaltacak, uygulanabilir bir çözüm bulunabilse dünyanın çok daha yaşanabilir bir yer olacağına inanıyorum.
Bir sonraki kitabınızın konusu belli mi?
Mesleğim yazı yazmak ve bilim anlatmayı seviyorum. Yazacak sağlık ve enerjim olduğu sürece elbette yazmak isterim… Yine bir popüler bilim kitabı olur büyük ihtimalle. Gündelik hayatın bilimi veya Serdar Başkan’la 50 İcat’a alamadığım bir 50 icat daha yazabilirim.