2019’da okumaktan en keyif aldığım kitaplardan biri Ali Eşref Dervişyan’ın Abşuran’ı oldu. Çünkü kısa ve öz yazıp, derdini güzel anlatan yazaları bir ayrı severim ben. Dervişyan da bana göre tam da öyle bir yazar. Makbule Aras Eivazi’nin çevirisiyle Manos Kitap’tan yayımlanan bu 80 sayfalık öykü kitabı bir soluktan okuyabileceğiniz türden.
Orta Doğu ülkeleri dendiğinde ilk akla gelen şey edebiyat olmuyor çoğu zaman ancak bu coğrafyada pek çok güçlü kalem var. Muhtemelen pek çok insan için ilk akla gelen de Necip Mahfuz ve Samed Behrengi’dir. Ancak bu coğrafyada çok daha fazlası var ve Ali Eşref Dervişyan da bu yazarlardan biri. Dervişyan bu coğrafyadan insan hikayelerini çok yalın bir şekilde anlatıyor.
Dervişyan’ın Abşuran’ında birbirinden kopup olmayan on iki öykü yer alıyor. Bu öyküler İran’daki yaşantıya (seçkinlerinkine değil) ışık tutuyor. Her taşkında bütün yükünü insanlara bırakan bir akarsuyun kenarında kurulan bir kentte geçen ve bir çocuğun ağzından dinlediğimiz öyküler İran’daki erkek egemenliğini, dini yaşayışı ve çok daha fazlasını gözler önüne seriyor. Öyküler zaman zaman Türkiye’den insan hikayeleri ile benzeşiyor, zaman zaman ise bambaşka hikayeler gibi geliyor.
Aslında anlatılan öykülerde dramatik olaylar söz konusu olsa da Dervişyan’ın anlatış tarzı zaman zaman sizi olaylara güldürecek noktaya getiriyor. Eğer yakın coğrafyadan çok güzel öyküler okumak isterseniz Ali Eşref Dervişyan’ın kaleminden çıkan seslere kulak verin derim.