Direnen tüm kadınlara…
“Kadın kısmı dediğin…”
Devamında pek çok şey duyarız bu cümlenin. Kimi zaman “…her şeye karışmaz.” diye biter sadece, kimi zamansa daha detaylı anlatımlarla devam eder. En azından bu topraklarda “Kadın kısmı dediğinin” neler yapıp yapamayacağını anlatan çok erkek gördük. Evde önce ‘babalar’ sonra ‘kocalar’, biraz daha ileri gidince ‘erkek evlatlar’… Sadece evde de değil, iş yerinde, sokakta, hatta bu ülkede Meclis’te…
“Kadınsa o da iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak”
Kadının adı yok, kadının sesi yok. Aslında var da yok. Adı olmaz mı insanın? Olur elbette. Ancak kadın sarayda ‘Valide Sultan’dır sadece ve koca devlet ne zaman kötü bir dönemden geçse hesabı kadına yıkılır.
Erkek neyse kadın da oydu ancak anlayamadık. Yüzlerce yıl anlayamadığımız gibi hala anlamıyoruz. Çünkü bu ülkede kadına ne olacağını erkekler, üniversitede ne olacağını politikacılar, bilimde ne olacağını din adamları konuşur. Sonra mı? Sonrası ortada değil mi?
Neden hiçbir yerde kadın görmeye dayanamıyoruz? Kaç kadın milletvekilimiz var, kaç kadın girişimcimiz, kaç kadın yöneticimiz, kaç kadın başbakanımız, kaç kadın cumhurbaşkanımız?… Yok ya da yok denecek kadar az. Çünkü bize öğretilen kadın yönetimde söz sahibi olursa işler kötüye gider. Devlette, iş yerinde ya da ailede…
Her yıl katledilen kadınlara üzülüyoruz. Geçen yıl da üzüldük, muhtemelen bu yıl da üzülmeye devam edeceğiz. Çünkü sorunu çözmek gibi bir derdimiz yok. Kadınların tırnaklarıyla elde ettiklerini, bizler onlara lütuf olarak görüyoruz.
Bu konuda gönlümüzü rahatlatmanın yolu ise, bizde kadınlara seçme seçilme hakkının pek çok batılı ülkeden önce verilmesi. Pek çoğumuz bu güne kadar kaç kadına temsil hakkı verdiğini bile düşünmeden övünüyor. Ama bir noktada haklıyız, bizden kötü durumda olanlar da var. Pek çoğu Orta Doğu’da elbette. Ortak bir tarihi paylaştığımız yakın bir coğrafyada.
*
Şimdi tam da 8 Mart’ta, iradesi elinden alınan, çaresiz bırakılan ya da kendinde cesaret bulamayan kadınları anmanın değil, anlamanın zamanı. Bir gün için bile olsa…
Etaf Rum, Kadının Sesi Yok kitabında hepimize onları anlamak için bir fırsat sunuyor. Filistin’de savaştan, kısıtlamalardan kaçan ve bu kaçışla birlikte özgürleşeceğinin hayallerini kuran kadınların aklının derinliklerinde bir yolculuk fırsatı sunuyor.
Kitap şöyle başlıyor:
“Soğuk, kasvetli bir gün Brooklyn, New York’ta sesim olmadan doğdum. Kimse durumumdan söz etmedi bana. Yıllar sonrasına kadar sesim olmadığını bilmiyordum, ta ki bir şey istemek için ağzımı açtığımda kimsenin beni duyamadığını fark edene kadar. Benim geldiğim yerde sessizlik cinsiyetimden kaynaklı bir durum, tıpkı bir kadının göğsündeki memeler kadar normal, karnında büyüyen sonraki nesil kadar gerekli. Ama elbette size bunu asla söylemeyeceğiz. Benim geldiğim yerde durumumuzu saklamayı, sessizliğimizin bizi kurtaracağını öğrendik. Ancak şimdi, uzun yıllar sonra bunun doğru olmadığını biliyorum. Ancak şimdi, bu hikâyeyi yazarken sesimin çıkmaya başladığını hissediyorum.”
Etaf Rum’un kaleminden Filistinli kadınları okurken, ne kadar ortak yönümüz olduğunu fark ediyor insan. Kültürlerin benzerliklerini bir tarafa bırakıp, İslamiyet ile birlikte gelen benzerliklerimizden. Bu benzerliklerin nasıl da orada da tıpkı bizde olduğu gibi suistimal edildiğinden. İsra’nın, Deya’nın, Sarah’ın ve Feride’nin hikayeleri…
Okumanın, bir üniversitede eğitimine devam etmenin hayalleri kurarken, çocuk yaşta evliliğe zorlanan bu kadınların hepsi de şanslı olduklarını düşünüyor. Çünkü Filistin’den çok uzaklarda, güvenli bir ülkede hayatlarını yeniden inşa etme imkanı buluyorlar. Tıpkı Feride gibi, İsra gibi… Sarah ve Deya gibileri ise doğuştan şanslı görüyor çünkü onlar hiç Filistin’de yaşamadı. Bu yeterli bir şans değil mi?
Peki bir kadın güzel bir hayat için ne yapar?
Pek çoğuna göre ev işleri, çocuk bakımı, yemek… Bildiğimiz, sıradan ev içi işleri işte. Peki ya bundan fazlasını istiyorsanız. İşte orada duracaksınız! Buna bir kadının hakkı yok. Çünkü bir kadın okursa evde çocuğa kim bakacak? Ya da okulda iffetini nasıl koruyacak?
Kadınların iffeti…
İffet ne demek?
TDK’ya göre; cinsel konularda ahlak kurallarına bağlılık / namus.
Peki o iffet erkekler için ne ifade ediyor? Kadınları. Çünkü bir erkeğin iffetini muhafazası için etrafındaki kadınların iffetine dikkat etmek gerekiyor. İslam’a göre erkeklerin de… Neyse boş verelim en iyisi. Kadınlar ‘namuslu’ olursa bize yeter sanırım. Erkeğin iffetlisine ne hacet!
Kadınlar doğurur, kadınlar dövülür, kadınlar öldürülür.
Erkekler ise aile adını yaşatır.
Hayat bundan ibaret.
Kadının Sesi Yok
Yazar: Etaf Rum
Çeviri: Arzu Altınanıt
Yayınevi: İthaki Yayınları
Tür: Roman/Edebiyat
Sayfa: 336
İlk Baskı Yılı: 2021
Harika bir yorum. Bayıldım 👌🏻
.
Özellikle erkekler, kadınların maruz bırakıldığı eşitsizliği yazdığında daha bir umutlanıyorum geleceğe dair. Kadın ve erkek birlikte toplumsal cinsiyet eşitliğini inşa edebileceğimize inancım sonsuz. Değişim, bunu birlikte istediğimizde daha kolay.
.
Kalemine, ruhuna sağlık Hakancım 🤗